31 Ağustos 2012 Cuma

Avrupadaki Rakiplerimiz



Beşiktaş'ın men edilmesinin, Bursaspor'un şanssız bir şekilde Twente'ye, Trabzonspor'un ise felaket bir şekilde "Videoton'a" elenmesinin ardından Avrupa'da 2 temsilcimiz kaldı: Galatasaray ve Fenerbahçe.

Galatasaray hakkında konuşalım. Öncelikle Galatasaray'ın son Ujfalusi gelişmesinden sonra transfer rotasını Kaka'dan çevirip bir stopere döndürmesi lazım. 3 Eylül gecesi son gün UEFA'ya oyuncu bildirimi için. Bu süre zarfında bir defans bulunamazsa Galatasaray savunmada çokça sıkıntı çeker. Tabi ki burda Kaka'yı tartışmıyorum, tartışanın da futbol zekasından şüphe ederim ancak Kaka'dan daha gerekli şu anda bir defans oyuncusu. Veya bir sol bek alınıp Hakan Balta da 3. stoper olarak düşünülebilir.

Grup hakkında konuşacak olursak. "Galatasaray'ın dişine göre bir kura" yorumlarını hayretle karşılıyorum.1. torbadan gelen Manchester United'ı bir kenara bırakacak olursak, Cluj ve Braga Galatasaray'ın seviyesinin altında takımlar. Galatasaray, Manchester United ile birlikte bu grubun favorisidir.


Machester United'ı gelip burda incelemek saçma olur. En büyük eksikleri Rooney'nin partneriydi. Robin van Persie de bu eksiği bu sene kapatınca komple bir takım oldular artık. Braga ve Cluj hepimizin bildiği ancak tanımadığı takımlar. Braga 2 sezon önce UEFA'da finale çıkmasının ardından birçok oyuncusunu kaybetti. Geçen sezon Beşiktaş'a elenirken de, mücadeleci, hırslı, hızlı ama sıradan bir takım görüntüsündeydi. Eder ve Lima etkili hücum silahları. Taktik olarak Galatasaray'a benzediği için da yetenekli olan Galatasaray'ın aralarındaki maçlarda mutlak favori olduğu düşüncesindeyim. Cluj ise klasik bir Rumen takımı görüntüsünde. Bu sezon Brescia'dan aldıkları Adam Vass dışında takibimde olan futbolcu yok.

Galatasaray'ın gerekli ciddiyeti sağladığı ve defanstaki açığı kapattığı takdirde Manchester'ın ardından grubu 2. bitireceği kanaatindeyim.

Fenerbahçe ise Uefa Avrupa Ligi'nde Marsilya, Borussia Mönchengladbach ve AEL Limassol ile eşleşti. Grupta net bir favori yok. Hatta bakıldığı zaman illa bir favori söylenecekse bu da Fenerbahçe'dir.

Marsilya, Fransa Ligi'ini geçen sezonu şampiyon Montpellier'in tam 34 puan gerisinde 10. sırada tamamladı. Fransa Lig Kupası şampiyonu olarak Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazandılar ve ön elemede de Eskişehirspor'u elemişlerdi. Eskişehirspor karşısında pek göz dolduran bir performans sergilememişlerdi. Gignac, Ayew, Remy gibi iyi hücumcuları var ancak bir takım olma olgusu içinde değiller. Pek tabi ki zorlu bir rakip ancak yenmek imkansız değil.


Mönchengladbach ise geçen sezon Almanya Ligi'nde iyi bir performans sergileyip 4. olmuşlardı. Şampiyonlar Ligi play-off turunda Dinamo Kiev'e elenip geldiler buraya. Bu sezon Twente'den aldıkları Luuk de Jong hücumda çok etkili bir silah. 3 sezon önce Mallorca'dan alınan Arango da dikkat edilmesi gereken, teknik gücü yüksek, sol ayağı etkili bir oyuncu. Atletico Madrid'den Alvaro Dominguez'i aldılar. Savunmayı tamamen toparlayacak bir oyuncu. Stranzl ile iyi bir ikili olacağını düşünüyorum. Genç ve dinamik bir ekip Mönchengladbach. Yaş ortalaması 24. Dikkat edilmesi gerek. Özellikle kendi sahalarında üst düzey bir performans sergiliyorlar.

AEL Limassol hakkında da pek bir bilgi sahibi değilim. Sorunlu maçlar olacağı kesin ancak şu an için burda siyaseti irdelemeyi gerekli görmüyorum. Deplasmanda dirençli bir takımla karşılaşacağımızı tahmin ediyorum. Ancak her türlü direnç ve zorluğa rağmen içerde dışarda galibiyet alınması gerek.

Abdullah Kiğılı ve Volkan Demirel hedeflerinin UEFA şampiyonluğu olduğunu söyledi. Bu pek gerçekçi bir hedef gibi durmasa da hedefin yukarıda olması güzel bişey. Ancak bir orta saha transferi geldiği takdirde bir çeyrek final belki yarı final gelebilir, bunun yanında ilk turda elenebiliriz bu tamamen Fenerbahçe'nın kendi oyununa bağlı. Burda önemli olan Şampiyonlar Ligi'nden düşecek takımlar.

Grupta ipler Fenerbahçe'nin elinde. İyi oynadığı takdirde lider olarak bitirir grubu. Ancak kötü futbol beraberinde erken vedayı getirir.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Bir Realite:Şanssızlık

Bu maç için her şey tartışılabilir;sistem,taktik,oyuncu seçimi vs...Ama bu maçtan anlaşılan bir şey var ki bu takım için şansızlık denen bir realite var hem Avrupa hem ligin en önemli maçları için.Bu maçların bir de iç sahada böyle olması hakikaten çok ilginç.Young Boys,Paok,Spartak,Trabzon(şampiyonluk maçı),Galatasaray bu liste uzar gider.Fenerbahçe bu realiteyi malesef kıramıyor bir türlü.Sahada her şey yapılıyor,futbolcularda maç kazanma isteği,arzusu üst düzey tavan yapmış ama olmuyor.O top girmedikçe girmiyor.


Şimdi taktik,teknik işine girelim.Dün Alex'in maça başlamayacağı belliydi.Eğer maça Selçuk-Topal-Topuz üçlüsü ile başlanıyorsa maça bana göre burada var bir sorun.Sen iç sahada maça çıkıyorsun,bu kadar defansı düşünen üçlü ile çıkarsan yanlışı burada yaparsın.Bence Topuz ile Topal ortada başlayıp,ileride Crsitian düşünülmeliydi. 4-2-3-1 oynuyorsun oraya Topuz'u koyuyorsun bu irdelenmeli bence.Alex'li Alexsiz sitemi oluşturmak garip bir olay.Golün zamanı çok kötü oldu,çok erken ve kötü bir biçimde geldi.Mert'in net hatası var.Ayrıca Egemen ile Ari arasında baya bir mesafe vardı,o pozisyon bitiminde Topuz oraya gelmişti.Fenerbahçe'nin maça çıkarken,kafalarının bir köşesinde eğer gol yersek ne yaparız olayınıda düşünmeside lazım.Yanlış olmasın bunu düşünürek oynasın demiyorum,ama kafalarının bir köşesinde bu olmalıydı.Bu düşünce olmadığında ilk yarı şuursuzca ataklar yapmaya çalıştı.Golü yemek ne kadar taktiği bozduysa Krasiç'in bir anda sakatlanışı da aynı etkiyi yaptı.Fiziken hazır olmadığını gösteriyor bence bu sakatlık.

İkinci yarı olması gereken oldu rakip yavaş yavaş geri çekilmeye başladı,top Fenerbahçe'de  daha fazla kaldı,en sonunda şut çekilmeye başlandı,top kanatlara gitmeye başladı,Alex girince duran toplarda etkili olunmaya başlandı.10 kişi kalınca o zaman baskı ortaya çıktı.Ama sonuç gelmedi.


Fener'in sorunu Alex'le oynayıp,oynamamak değil.Fenerbahçe hızlı oyun oynamak istiyor,ama sen bunu Selçuk ile yapamazsın.Orta saha alın diye herkes boşuna bağırmıyor.Sen orta saha almazsan adam gibi elindekileride kullanamazsın.Dün o orta saha olsa eminim ikinci yarı rahatlıkla 2-1 sağlanardı.Alex'i kaldırıyorsun Topal-Topuz-Selçuk'a takımı yönet diyorsun zor yani olmaz.Dün Sow'a,Kuyt adam gibi pas atan bir kişi yoktu.


Rakip için bekleri ve ön oyuncuları yetenekli hızlı top oynamaya çalışıyorlar.Şampiyonlar Liginde ne yapacaklarını merak ediyorum.Hakem içinde bir iki şey söylemek lazım.Avantaj hiç kullanmadı,oyun soğutmalarına izin verdi,Ayrıca De Zeeuw daha önce atılmalıydı.

Uefa var artık önümüzde.Burada oynamak daha iyi oldu aslında.Şampiyonlar Ligi psikolojik açıdan çok önemliydi ama Uefa kupası için bana göre önemli adaylardan biri Fenerbahçe.




28 Ağustos 2012 Salı

You Will Never Walk Alone and Eat Kebap!



Nuri Şahin 1 seneliğine Liverpool'a kiralandı. Takıma kendini çabuk adapte etmişe benziyor. Bir diğer yeni transfer Fabio Borini ile kebap sofrasında. Bu arada Fabio Borini'yi Engin Altan Düzyatan'a benzettiğimi belirtmeden edemeyeceğim. Adamın genlerinde var bir Türklük belli!

Yeryüzünde milyonlarca çocuğun, gencin Liverpool'da oynama hayali kurarken Nuri Şahin'in "pişmek" için Kırmızıları seçmiş olması benim için gurur verici bir olay. Bu, Nuri'nin ne denli yetenekli olduğunu ve ileride de göğsümüzü daha da kabartacağını gösteriyor.

Liverpool taraftarıyla ünlü bir kulüp. Bu nedenle taraftar forumlarından birine (lfcreds.com) göz attım, acaba Nuri hakkında ne düşünüyorlar diye. Bir kaç izlenimimi sizlerle paylaşmak istiyorum.


- Taraftarların hemen hepsi bu transferden memnun. Hatta Suarez'den sonra yaptığımız en iyi transfer bile diyenler var. Memnun olmayanların gerekçesi ise satın alma opsiyonunun olmaması.

- Nuri'nin gelişiyle birlikte 4-3-3 düzenindeki orta 3lünün muhteşem bir şekilde tamamlandığı görüşündeler. Lucas-Nuri-Gerrard üçlüsünü bir an önce bir arada görmek istiyorlar.

- Röportajında buraya gelmesinde Xabi Alonso'nun büyük etkisi olduğunu söylemişti Nuri. Bu nedenle eski efsaneleri Xabi Alonso'ya da çokça teşekkür ediyorlar.

- Transfer ile ilgili Liverpoollu bir taraftarın yorumu:

"Wow.

Nuri Sahin plays for us.

I just.

Wow."

Taraftar görüşleri bu şekilde. Benim Nuri'ye olan güvenim tam. Umarım Liverpool'da bir sorun yaşamaz ve başarılı bir sezon geçirir.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Son Alex: Özer Hurmacı




Özer Hurmacı bu takıma geldiğinde yıldız oyuncu olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Hırslı ve dayanıklı yapısı, korkak olmayan futbolu, pas yeteneği ve futbol zekasıyla dikkat çekiyordu. "Alex giderse görevini devralacak kişi belli, hem de Türk" deniyordu.

Ancak öyle olmadı, geldiği gibi sakatlandı ve ayağında bir platin parçasıyla oynamak zorunda kaldı. Büyük takımda oynayabilecek karakteri yakalayamadan  yaşadığı sakatlığın üstüne bir de hiç deneyimli olmadığı bir mevkide, 4-4-1-1'in sağında hatta ve hatta zaman zaman solunda oynadı.

Dinamik ve sık pas yapma felsefesine sahip bir oyuncuyu çizgiye sıkıştırırsanız ondan yararlanamazsınız. Oynadığı maçlarda devre arası ve maç sonrası istatistiklerine baktığınız zaman takımda hatta maçta en çok koşan ismin Özer olduğunu görürsünüz. Ancak winger koşusunu yapmasını bilmediği için genelde bu koşu miktarı "boş koşu" olarak sağ çizgiye sıkıştı. Kanattaki bir oyuncunun orta alandaki bir oyuncuya göre görüş alanı, pas yapısı ve hareket alanı da daha dar olduğu için Ankaraspor'da gördüğümüz üstün vizyonu ve pas yeteneğini de sergileyemedi.


Hal böyle olunca çokça eleştirildi, tepki aldı, zaman zaman yuhalandı. Bir düşünsenize, sakatsınız, ayağınızda bir demir parçası var, istemediğiniz ve kendinizi gösteremediğiniz bir mevkide oynatılıyorsunuz, taraftar destek olmuyor, medya üstünüze geliyor. Bu psikolojiye sahip bir oyuncunun oynadığı her maçta hala iyi de oynasa kötü de oynasa terinin son damlasına kadar koşup mücadele etmesi bana kalırsa takdire şayan bir durum.

Yeni oluşan 4-3-3'lü sistemde ise Mehmet Topal - Selçuk Şahin ikilisinin önünde (ya da Topal, Topuz, Selçuk, Baroni dörtlüsünden oluşacak biri ikilinin önünde) denenmeliydi. O bölgedeki dinamik ve yaratıcı oyuncu boşluğunu doldurabilirdi belki de. Yaratıcılığını tartışabilirsiniz Özer'in ancak yaratıcılık etrafında oynayan oyuncularla da ilgilidir.

Sözleşmesi feshedileceğine yaşı da henüz 25 olan Özer'in hiç olmazsa yarım sezon daha bu yeni oluşan dinamik sistemde denenmesi görüşündeydim. Bana kalırsa bu olay Fenerbahçe için bir kayıptır.

Kasımpaşa ile transferi gündemde, muhtemelen gerçekleşecektir. Kendisine Kasımpaşaspor'da başarılar diliyorum.

Galatasaray 3-3 Beşiktaş

Direk penaltı konusunda girelim.Yakından uzaktan alakası yok bu konuda gıkım çıkmaz,ama ne hikmetse Beşiktaşlılar bu kadar isyan etmiyor, Fenerliler isyan ediyor sanki 3 puanı kaybeden takım gibi .Ne oluyor ya,hayırdır?Birden adalet bekçisi kesildiler başımıza,her site en çok penaltı çalınan takım kim istatistlikleri felan.Kimse Batuhan bakmıyor 4 dakika yerde yatıyor,4 saniyede ayağa kalkıp sahaya giriyor,koşmaya başlıyor.Hadi konuşsa ya o adelet bekçileri.(burada asla şike olayından bahsetmiyorum Fener için)

Neyse maça geçecek olursak,maç baştan kopacakken iki takım ve hakeminde hatalarıyla berabere bitti.Bir kere şunu söyleyeyim.Beşiktaş transfer yapmazsa verip vereceği bana göre bu.Daha ne olur;iki stoper arasındaki uyum sorunu düzelir,Almedia gitmeyi kafasından çıkarırsa o gelir oynar,Cenk böyle absürd hatalar yapmaz.Beşiktaş'ta öyle yetenekli ayak yok.Sen şimdi gidip Veli'den Selçuk'un yaptığı işi bekleyemezsin.Yapıp yapacağı iş bu.Dün maçın ikinci yarı Beşiktaş'a dönmesinin tek olayı buydu.Veli,Fernandes,Olcay,Holosko gibi adamların ileride rakibi boğması.Zaten Galatasaray'ı bitirmenin tek yolu bu.Kadrona,kalitene güveniyorsan.Basacaksın,top defansın ayağına geldiği an orada boğacaksın.Dün  bunu Beşiktaş yaparken onlara yardımcı oldu aslında Galatasaray.Melo'nun sıfır profosyenellikle tatilde yan gelip yatması ve ancak 45 dakika çıkarabilmesi buna bağlı olarakta Emre'nin Kasımpaşa maçında olduğu gibi ortaya geçmesi oldu.Doğru bir düşünce değildi bu bence.Evet Emre o mevkide oynamaya başlamış olabilir,o bölgeye ısınmayada ama bu maçı kaldıracak gelişmeye o mevki için henüz göstermiş değil.Nitekim zaten oraya Veli,Olcay,Fernandes yapınca 3. gol geldi Beşiktaş için bence dümeni ikinci yarı Beşiktaş'a çeviren hata bu oldu.




Galatasaray için bence iyi bir uyarı oldu.Takıma acilen Melo'nun ısınması lazım,kondisyonunu oldukça geliştirmesi lazım.Maç içinde gene derin topları yaptı bazen ama asıl istenilen o kora kor mücadeleyi gösteremiyor.Kendine güvenemiyor çünkü.Galatasaray'ın şu an bir tık daha yukarı çıkmasını sağlayacak iki oyuncunun acilen hem maç temposunu yükseltmesi hem de kondisyonlarını baya iyi bir şekilde geliştirmesi lazım.O oyuncularda Melo ve Hamit.Hamit'in tek yapması gereken bence bu çünkü kalitesini daha 30.saniyede attığı pasta gösterdi zaten.Amrabat'a değinmek istiyorum birazda.Ondan beklenen çizgiye inmesi ve içeri kat etmesi ama dün öyle vurdumduymaz oynadı ki adam gibi orta bile açmadı,açamadı.Takım sistemine ayak uydurması lazım.Diğer değinilecek konu yenen basit goller.Aslında bu da Melo'nun takıma katılması ile bağlı.Melo orta saha için değişilmez geçen sene ki performansı ile aynı zamanda defans içinde bir emniyet sibobu.Defans içinde konuşalım.Ujfa sezona iyi girmedi ağır kalıyor,yaşından ötürü olduğu bence belli gibi.Dany olsa belki 3.gol yenmeyebilirdi daha önce oraya gelebilirdi,topu engelleyebilirdi.

Umut'a saygılar,sevgiler diyorum.Bu kadar fit adam olamaz.O kadar fit ve öyle bir atlet ki koşu zamanı presi geçtim,iki boy üstte kafa topuna çıkıyor.Bu adam bu senenin Kuyt ile birlikte en iyisi olacak.

Dersler iyi şekilde çıkmalı bu maçta biz artık sadece ligde yarışmıyoruz,Avrupa için daha dikkatli olunmalı,daha çabuk toparlanmalı.

26 Ağustos 2012 Pazar

Galatasaray Bayan Voleybolu Üzerine

Uzun zamandır bu yazıyı yazmak istiyordum aslında.Transferin bittiğini düşünüyorum Galatasaray Kadın Voleybol Takımı adına.Öncelikle şunu belirtmek isterim;voleybolu olabildiğince takip etmeye çalışıyorum ama öyle işin taktik kısmından  ve oyuncu profilinden kim nasıldır,daha önce Avrupa'da nerede oynadı felan onlardan pek anladığım söylenemez.Tuğra ile birlikte diğer blogdayken bu yeni yönetim seçildiği zaman son paragrafta iki şey istemiştim.İlk olarak amatör branşlara gereken önemin verilmesi eskideki başarılara olan özlemin bitmesi,ikinci olarakta Gs Tv'nin şifresiz yayına geçmesi.Hemen sözü açılmışken Gs Tv'nin yeni yayın dönemine de değinelim.Sonunda adam gibi progamlara ve kaliteli yayıncılığa  adım atıldı.Her şey belli bir program dahilinde düzenli bir şekilde işlemeye başladı.Baştan savma sırf program olsun da nasıl olsun mantığı ortadan kalktı.İnşallah daha da artarak böyle devam eder.

Asıl meselemize gelecek olursak;yeni yönetim geldiğinde basketbol olarak(erkek takımı için) belli bir atılım yapılmıştı,yapılmaya devam ediliyordu.Onlar orada düzeni bozdular çok sayıda kalp kırarak ama neyse oraya girmeyelim şimdi hiç.Bayan takımı da aynı şekilde her sene şampiyonluğa oynuyor ama kaybediyor.Burada bazı talihsizlikler,çarpıcı hatalarını olduğuda gözden kaçmamalı tabi.Asıl yapılacak atılım voleybolda olmalıydı.Bu sene bu atılımı fazlasıyla gördük.Hatta o hafta sonunda Öss sınavım olmasına rağmen beni maça götürecek kadar.Bu sene şanssız bir kura yüzünden Avrupa'nın ikinci kupası kaçtı,çünkü altın set denen uygulama ev sahibilik avantajını oldukça fazla önemli kılıyor.Tomis Cosntanta maçında deplasmanda resmen ezilmiştik,ama burada hem iyi oyunumuz hem de altın sette seyirci desteğiyle turu atlamıştık.Yukarıda taktik-teknik işimden çok anlamam dedim ama Lo Bianco gibi bir oyuncuyu tanımayacak kadar değil.Bir kere Leo'nun takımda oluşu ve takımımızın kaptanı olmasından dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum ve ilk kez İtalya'nın dışına çıkıp Galatasaray seçmesi ve opsiyonlu sözleşmesinde opsiyonu iptal edip 2 yıllık yeni sözleşme imzalaması ayrı bir duygu,ayrı bir haz.Gioli onu da tanımamak mümkün değil.Nasıl Elmander takımın sevgilisi ise hırsı,mücadelesi ise Gioli'de o hesap.Taraftarın onu çok seveceği kesin.Neriman ve Uçan Kübalı Calderon'u söylemiyorum onlar bu takımı daha ileri seviyeyi taşıyacak kişiler Leo'nun o müthiş pasları ile :).Ayrıca gelecek vaad eden Selime İlyasoğlu,Özge Nur Yurtdagülen,Derya Çayırgan,Gamze Alikaya(geçen sene Leo'nun sakatlandığında kendini onun yanında ne kadar geliştirdiğini bir nebze olsun gösterdi).İnşallah bu takım Barbolini'nin elinde takım olma olgusunu iyi bir şekilde kavrayarak,iyi maçlar çıkartarak Avrupa'da turlar atlayıp,ligde iyi bir konuma gelecek ve Galatasaray'ın SPOR kulübü olduğunu herkese bir kere daha kanıtlayacaklar.

Bu arada Mehmet Cibara ve Orkun Darnel'i es geçmemek lazım.Onlar gerçekten voleybol şubesini ayağa kaldırmak için çok çaba sarf ediyorlar.Onlar emekleri karşılıksız kalmayacak ve taraftarla birlikte bu takım çok önemli yerlere gelecek.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Alex'in Kadro Dışı Kalması


Öncelikle şunu belirtmek isterim, ben hiç bir şekilde Alex düşmanı değilim. Kaldı ki olamam da. Senelerce Fenerbahçe'nin kazandığı her başarıda ve dolayısıyla her sevincimde büyük bir payı vardır Alex'in. Benim savunduğum şey hiç bir oyuncunun kulüpten daha büyük olamayacağıdır. 

Hiç bir oyuncunun, özellikle de yaşı belli bir kıvama ermiş ve eski performansından uzak kalan bir oyuncunun, 1 maç oynamadı diye sosyal medya üzerinden teknik direktörüne laf söylemeye ve onu taraftara şikayet etmeye hakkı yoktur.

Aykut Kocaman'ı sevmeyebilirsiniz, iyi hocadır, kötü hocadır. Bu görüşlerinize saygı duyabilirim. Ancak Alex'i kadro dışı bıraktığı için eleştirirseniz, hata yaparsınız. Teknik direktörün de takım üzerinde bir otoritesinin olması gerekli.

Alex bu takıma gelmiş en iyi futbolcudur. Taraftarın da kuşkusuz en çok sevdiği oyuncuydu. Ancak kendisine yakıştıramadığımız hareketlerde bulunarak kendisine duyduğumuz saygıyı zedelemiş bulunmaktadır.

24 Ağustos 2012 Cuma

Bisikletin Efsanesine Büyük Şok!


USADA'dan yapılan açıklamaya göre, kendine yöneltilen doping suçlamalarını kabul etmediğini ve ajansla artık mücadele etmeme kararı aldığını açıklayan ABD'li bisikletçinin 1 Ağustos 1998'den bu yana elde ettiği bütün başarılarla, 1999 ile 2005 yılları arasındaki 7 Fransa Bisiklet Turu şampiyonlukları silindi ve sporcu, ömür boyu pistlerden men edildi.

USADA, 1999 yılından bu yana takibe aldığı Armstrong'un performans artırıcı ilaçlar kullandığını iddia etmiş, sporcu da suçlamaların durdurulması için federal mahkemeye başvurmuş, ancak bunu engelleyememişti.

40 yaşındaki Armstrong geçen yıl bisiklet sporu kariyerine son vermişti. USADA, Armstrong'un kararının, doping kullandığına dair bir itiraf olduğunu savunmuştu.

Bisiklet sporu hakkında pek bir bilgim yok, ama benim gibi ilgilenmeyen herkese bisikletten kimi tanırsın diye sorduklarında "Lance Armstrong" cevabını almaları muhtemeldi. Çok bilinçli bir yorum yapamıyorum konuyu pek anlamadığım için ancak 10 sene önce kullanılan dopingin şimdi su yüzüne çıkıyor olması bana "tuhaf" geliyor.

Şikeci Valdes!



Evet değerli futbol severler maçtan önce yaptığım "Barcelona tek farkla kazanır" tahminimin tutması için Victor Valdes ile anlaştım. Valdes baktı maç 3-1 böyle bir gol yeme gereği duydu benim için. 

Evet o golün mantıklı olan tek açıklaması budur. Tek ayaklı bir final olur, son dakikalarda 2 farkla önde olmanın rahatlığıyla rakiple uğraşmak istersin, bunu anlarım. Ancak 180 dakikalık bir maçta böyle bir hata aklım almıyor. Tabi ki burada şunu deme hakkınız var: "Herkes hata yapar kardeşim, onlar da etten kemikten yapılmış insanlar." Ancak pozisyona bakacak olursak, top Valdes'e geliyor, uzaklaştırma şansı var uzaklaştırmıyor. Di Maria geliyor, o sırada sağ kanada pas atma şansı var, onu da yapmıyor. Eh be Valdes hiç birini yapmadın bari topu kornere doğru vur, Di Maria'ya çarptırıp autu dene, bari çalım at! Hiç bir şey yapmazsan adam da gelir topu alır, golü atar. Mübalağa yapmıyorum, mahalli liglerde bile rastlanamaz böyle bir hataya. Barnebau'da 1-0 ya da 2-1'lik bir Real Madrid galibiyetinde Valdes gece uyuyabilir mi merak ediyorum.

Maça gelecek olursak, ilk 45 dakikada öyle bir görüntü vardı ki İspanya Futbol Federasyonu başkanı soyunma odasına inip "Beyler sizin içiniz geçmiş, bu sene de yapmayıverelim Süper Kupa finalini." dese, oracıkta hemen duş alıp gidecek bütün futbolcular. Messi'nin Madrid savunmasının da yardımıyla çektiği 2 şut olmasa uyurduk muhtemelen. Çok şükür ki Ronaldo bir gol attı da herkes oynadıkları maçın El Clasico olduğunu hatırladı.

Hakemler felaketti. Bir ara efsane Collina'nın yaptığı gibi Clos'un da kartlarını soyunma odasında unuttuğunu ve bize çaktırmamaya çalıştığını düşündüm. Kart gelmedikçe Raul Albiol sertliğin, Alexis Sanchez de "tiyatroculuğun" dozajını arttırmaya başladı. Pedro'nun golünde yardımcı net ofsaytı es geçti. 

Villanova Fabregas'ı keserek, tam bir 4-3-3 modelini uygulamaya çalıştı. Ancak Jordi Alba oynamalıydı bana kalırsa. Pedro ise attığı gole kadar sahada sıfırdı. Muhtemelen David Villa alacaktır zaten ideal 11'de Pedro'nun yerini. Ancak sezon başı olduğundan mıdır, yoksa maçı oyuncuların fazla önemsememesinden midir bilmem Barcelona geçen sezon ki performansından uzaktı. 3-4 haftalık süre içerisinde Villanova Barcelona'sının nasıl işlediğini veya işlemediğini göreceğizdir.

Real Madrid de ise yine maçtan önce tahmin ettiğim gibi tandemde sıkıntı yaşandı. Pepe kesiciydi, Ramos geride kalan(cover dediğimiz). Albiol'de geride kalan özellikte bir oyuncu. Ancak Pepe'nin yerinde oynadığı için kesici gibi davranmaya çalıştı. Bu özelliklere sahip olmadığından da sık sık müdahale timinglerini ayarlayamadı ve sert fauller yaptı. Mourinho'nun en büyük hatası buydu bana kalırsa. Ramos kesici oynayıp, Albiol geride kalsaydı, daha işleyen bir ikili olabilirlerdi. Genel olarak Real Madrid ise geride kalıyordu, Benzema merkezde bekliyordu. Kapılan toplar merkeze şişiriliyordu. Benzema da sırtı dönük topu alıp 2 kanada servis  yapıp kontraatak deneniyordu. Zaman zaman da Benzema Mesut'a oynayıp, Mesut yüzü dönük şekilde ilerleyerek hızlı hücumlar deneniyordu. Mantıklı bir sistemdi ama Ronaldo ve Mesut'un gününde olmamasından olsa gerek pek işlemedi. Nefes filmini izlemişsinizdir hepiniz. Filmin başında nöbetteki askere komutanın söylediği şöyle bir söz vardı: "Sen uyursan herkes ölür." Pedro nöbetindeki Coentrao uyudu, Madrid öldü. 

2. maç için Real Madrid adına avantajlı bir skor da olsa karşınızdaki takım Barcelona olunca burdaki maçı 2-0 da kazansanız avantajınıza güvenemiyorsunuz. Barnebau'da 90 dakikası keyifli geçecek bir maç dileğiyle..  

Elvada ''Sol'' Açık Metin

Onun top oynadığı dönemlerde ben daha dünyada yoktum.Bana ondan bahseden ilk insan babam olmuştur.Siyasi görüşleride birbirlerine çok benzediğinden en sevdiğin futbolcu kim sorusuna verdiği cevaptı Metin Kurt.Bağış Erten Galatasaray Dergisin'de Galatasaray'ın efsane onbirini kurarken şöyle bir cümlesi vardı:'',İngiltere'de olsa efsane olurdu,Latin Amerika'da olsa devrimci:''Bizim ülkemizde kim ezilenlere,dışlanmışlara yardım etmek istese her zaman kendi dışlanmıştır.Onlardan biriydi Metin Kurt .Sendika kurup para için her şeyi göze alan  yöneticilere karşı, 90 dakika emek veren insanları  ortada bırakmamak,onları o yöneticilere karşı daha dik durmalarını sağlayacak o  çalışma hiçbir zaman destek görmedi.Her zaman bu yolda yanlızdı.Düşünüyorum şimdi belki bu ölüm insanların içinde bir şey uyandırır,onun o sonuçsuz kalan çalışması bu saatten sonra devam eder diye.Sonra ortadaki malzemeye bakıyorum ve aklıma bir tek sözcük geliyor.''İMKANSIZ''

Toprağın bol olsun halka yakın olmak için kanatta oynayan adam...

23 Ağustos 2012 Perşembe

Bursapor 3-1 Twente

Çok keyifli bir maç izledik bunu belirtmek isterim.Uzun zaman sonra tamamen dolu Bursa tribünleri önünde güzel bir atmosferde iyi bir maç çıkardı Bursaspor.Maçın 10. ve25. dakikaları arasında dışında maçın tek hakimiydi.Aslında bu dakikalar arasında ne kadar etkili bir takım olduğunu gösterdi bizlere Twente.Top ayaklarındayken oyuna yayılışları,sık ve düzenli pas yapışları ve çabuk bir şekilde oyundaki boşluklara yayılma istemi nitekim golü getirdi.Çok net aslında bu maçtan çıkarılacak sonuç; top Twente'de kalmayacak,kalırsa eğer zaten almak için çok çaba sarfediliyor,ondan sonra bir de kendi oyunumuzu göstermek için yeteri kadar enerjimiz kalmayabilir.Çünkü bunun üstüne en az bugünkü  kadar sağlam atmosfer bizi bekliyor.

Maçı Bursa açısından değerlendirsek Batalla'ya değinmemek olmaz.Takımın nam-değer Alex'i.Kısa boyu ve avantajsız fiziğine rağmen mücadeleden hiçbir zaman kaçmayan bir oyuncu,Kafa topuna çıkıyor,pres yapıyor,omuz omuzadan kaçmıyor ve  asıl görevini bugünde olduğu eksiksiz yapıyor 2 gol 1 asist gibi.Tartışmasız ki şu an bizim ligimizin en formda 10 numarası.Kayserispor-Bursapor maçında sonra atılan twitlerin birinde şöyle diyordu :''Takımdan Pinto ve Batalla'yı çıkar takım küme düşmemeye oynar,takımdalarsa ilk 4'e''.Bu sözün altına imzamı atarım.Bugün bir gözüme çarpan performans ise Basser.Bir beke oranla iyi ve doğru bir şekilde hücuma çıktı,defansta da kademelerde de oldukça başarılıydı.Maçın tamamın neredeyse hatasız oynadı.Takımın Batalla ile birlikte en iyisiydi.


Umarım bugün oynanan oyun deplasmanda da devam eder.Yapılacak en önemli şey topun bizde kalması,top onlardayken de yarı sahamızda boşlukları iyi bir  şekilde kapatmamız gerekiyor unutmayalım avantaj bizde.Bunun bilincine sahip bir şekilde sahaya çıkmalıyız.

El Clasico!



Supercopa de Espana, El Clasico'nun son durağı oluyor. Mou mücadele ettikleri 4 kupa ( Lig, Şampiyonlar Ligi, Copa del Rey) arasındaki en önemsiz kupanın Süper Kupa olduğunu söyleyerek bir yandan realistliğini gösterirken diğer yandan da taraftarlara "Yenilirsek üzülmeyin biz önemsemiyorduk zaten." imajını yerleştirmeye çalışıyor. Tıpkı Aykut Kocaman'ın Galatasaray maçından sonra "Sezon öncesi takımı deneme açısından güzel bir maç oldu." demesi gibi. Derbi derbidir, Fenerbahçe-Galatasaray, Real Madrid-Barcelona Çayır Kupası'nda da karşılaşsa önemi büyüktür taraftarlar için.

Son şampiyon Real Madrid transfer yapmazken Barca, Valencia'dan sol bek Jordi Alba ve Arsenal'den orta saha Alex Song'u kadrosuna kattı. Song henüz imza attığı için bugün başlaması beklenmiyor ancak Jordi Alba maça ilk 11 de sahaya çıkacak gibi duruyor. Tito Vilanova, Pep'in yardımcısı olduğu için Barca taktiksel anlamda sıkıntı yaşayacakmış gibi durmuyor ki ilk maçta Real Sociedad karşısında da gösterdiler bunu. 

Real Madrid ezbere bildiğimiz klasik kadrosuyla yine 4-2-3-1 düzeniyle sahada olacaktır. Pepe'nin sakatlığı nedeniyle Albiol sahaya çıkacak gibi. Pepe fizik gücüyle ön planda olan bir oyuncuydu, Raul Albiol ise tekniğiyle, bu yüzden savunmada taktiksel anlamda sorun yaşanabilir Madrid adına. 

Çok fazla konuşulacak bir şey yok. El Clasicolar sürprizlerle dolu olabiliyor. Ancak Mou'nun maçtan önceki açıklamaları, ligin ilk haftası sonrasındaki moral ve form durumu ile 180 dakikalık bir maçın 90 dakikalık ilk bölümü olması sebebiyle Barcelona'nın tek farklı galibiyetini bekliyorum.

Asırlık Çınarın Çöküşü - Ankaragücü





Bugün UEFA'dan gelen son haber bütün futbolseverleri olduğu gibi beni de fazlasıyla üzdü. Bildiğiniz gibi Ahmet Gökçek yönetimi zamanında transfer edilen Roman Bednar 200 bin euroluk alacaklarının ödenmemesi sebebiyle UEFA'ya başvurmuş, UEFA da Ankaragücü'ne 18 Ağustos tarihine kadar süre tanımıştı. Para ödenmeyince de Ankaragücü'nün lige -6 puanla başlamasına karar verildi.

İşin kötü yanı ise Ankaragücü'nün UEFA'da aynı şekilde 2 dosyasının daha bulunması. Eğer 15 gün içerisinde bu paralar ödenmezse 6 puan daha silinecek ve eğer durum devam ederse de Ankaragücü küme düşürülecek.

Ankaragücü'nü sevin, ya da sevmeyin 100 yılı aşkın süredir Türk futbolunun içinde olan bir kulübün bugün böyle bir duruma düşmesi üzücü bir şey.  Yalnızca kendi çıkarları uğruna herhangi bir yönden herhangi bir olumsuz sıfatı bile yakıştıramadığım birkaç kişinin elini kolunu sallaya sallaya Türk futbolunun asırlık çınarını kesmesini ne aklım alıyor, ne de gururum kaldırıyor. Umarım en yakın zamanda gerekli para bulunur da Ankaragücü bu durumdan kurtulur.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

BBL Sezon Öncesi İncelemesi - Anadolu Efes ve Fenerbahçe Ülker


Anadolu Efes bana göre Euroleague'de final-four seviyesinde bir kadroya sahip. Geçen sezon ligde yarı finalde elenmeleri benim adıma büyük sürpriz olmuştu. 

Öncelikle Beko Basketbol Ligi'ndeki 2 yerli oyuncu kuralı nedeniyle Türk oyuncuları inceleyelim;

Sinan Güler, Kerem Gönlüm, Kerem Tunçeri, Doğuş Balbay, Ermal Kuqo ve Gökhan Şirin takımda kalan Türk oyuncular. Artı bu isimlere Pınar Karşıyaka'dan Birkan Batuk ve Cleveland Cavaliers'dan Semih Erden eklendi. Kaliteli bir yerli rotasyonu var Efes'in ve bu rotasyonda tecrübeli-genç oyuncuların karışımı da söz konusu. Doğuş Balbay yeni Ömer Onan olma yolunda ki oldu da artık yolunu çizmiş durumda. Birkan Batuk geçtğimiz sezon Pınar Karşıyaka'da iyi biz çizgi yakaladı. Henüz 22 yaşında ve gelecek vaad eden bir oyuncu. Semih Erden NBA'de inişli çıkışlı bir grafik sergilese de bunda fiziki yapısının ve basketbol bilgisinin etkisi olduğunu düşünemiyorum. NBA'de rotasyonda 6-7 dakika alıp kendini harcamaktansa, burda takımın önemli bir parçası olmayı tercih etti. Avrupa basketbolu onun için daha uygun. Sinan ve iki Kerem zaten kalitesini çoktan kanıtlamış isimler.

Yabancılardan ise Jordan Farmar ve Jamon Gordon katıldı takıma. Bu iki oyuncunun ikisi de takımı tek başına bir gömlek yukarı çekebilecek isimler. Barac, Savanovic, Vujacic ve Batista da takımda kalan yabancılar. Batista'nın takımdan ayrılması bekleniyordu ancak sağlık kontrolünden geçti ve bu konu şimdilik kapanmış gibi duruyor.

Sahadaki 2 Türk zorunluluğu nedeniyle Savanovic-Gordon-Vujacic-Farmar dörtlüsünden biri kenarda bekleyecek. Bu isim muhtemelen Savanovic olacak. Pota altı ise Semih-Kerem ikilisinden oluşabilir. Bir diğer ihtimal ise Doğuş-Sinan-Kerem üçlüsünden birinin ilk 5 te başlayıp Vujacic 3 numaraya çekilerek Jamon Gordon da benche yollanabilir. BBL için yabancı hakkının Barac'tan yana kullanılacağını sanmıyorum ki şu rotasyona baktığımız zaman teklif gelmesi halinde hala Batista'nın takımdan gönderileceği görüşündeyim.

Euroleague içinse olay daha basit, zaman zaman Efes'i sahada 5 yabancı ile bile izleyebiliriz. Şu kadroya bakıyorum, inceliyorum ama bir türlü açık bulamıyorum. Takım içi uyum genel olarak söz konusu, çok fazla transfer yapılmadı, oyuncu kalitesi için söylenecek söz yok, tecrübeli de var genç de, kadro derinliği deseniz, e o da var. Başlarında da Oktay Mahmuti gibi benim çok beğendiğim ve geçen sene Galatsaray ile önemli başarılara imza atmış bir koç var. Kesinlikle şampiyonluk adayım Anadolu Efes bu sezon için, Euroleague'de de önemli başarılar bekliyorum.



Flaş transferlerle sezona girdi Fenerbahçe. En büyük transfer ise diğer isimlerin de takıma katılmasında büyük rol oynayan Simone Piangiani. 

Genel olarak gelen isimler şu şekilde: Bo McCalebb, Barış Ermiş, Romain Sato, İlkan Karaman, Mike Batiste, David Andersen.

Yine BBL açısından Türk oyuncuları değerlendirecek olursak, Emir'in ilk 5teki yeri garanti gibi. Piangiani'nin Mike Batiste'i yaşı gereği diri tutmak isteyeceğini tahmin ederek, Emir Preldzic'in yanında Kaya, İlkan veya Oğuz'un   görev alacağını tahmin ediyorum. Romain Sato'nun swingman dediğimiz hem 2 hem 3 numarada oynayabilme özelliğine sahip olması guard mevkisinde Barış Ermiş ya da Ömer'in başlayıp Preldzic'in de benchte oturma ihtimalini doğuruyor. Kaldı ki 3 numarada daha Bogdanovic gibi de bir seçenek var. 

McCalebb transferine uzun uzun yorum yapmak isterdim ama çok fazla yoruma da gerek duyulmayan bir oyuncu. Az çok Avrupa basketbolunu bilen 100 kişiye "En iyi 5 Avrupalı guard kimdir?" diye sorsanız 98'i Bunların içine Bo McCalebb'ı koyar. Ancak bu transfer tek ayaklı bir transfer değildi. Bo McCalebb'ın daha faydalı olması için takımda ikili oyun bilgisi yüksek uzunlar olması gerekirdi ki önce Batiste sonra Andersen geldi. 

Anadolu Efes gibi Fenerbahçe'yi de zaman zaman yabancılardan kurulu bir beşle izleyebiliriz. Yapılan transferlerin en önemli tarafı ise belli bir taktiksel doğrultuda yapılması, işlemesi planlanan bir makineye çark alındı. Geçen sezon Spahija'nın Gist'ten Lavrinovic yaratmaya çalışması gibi saçma sapan arayışlar içinde olunmayacak. Her oyuncu bugüne kadar oynadığı şekilde oynayacak. Yap-boz parçalarını Piangiani doğru yerleştirirse McCalebb liderliğindeki Fenerbahçe Ülker için Euroleague adına da çok parlak bir sezon geçebilir. Ancak ben asıl ivmenin gelecek sezon yakalanacağı görüşündeyim.

Yine de ciddi sakatlıklar yaşanmadığı takdirde Fenerbahçe de Galatasaray ve Efes Pilsen ile birlikte bu sezonun en önemli şampiyonluk adayı. Maalesef ki geçen sezonun 3 kupalı takımı Beşiktaş'ı yoğun kadro değişimleri nedeni ve gelen-giden oyuncuların kalite dengesizliği nedeniyle bu üçlünün arasına katamıyorum.

Beşiktaş henüz kadrosunu tam anlamıyla oluşturamadığı için onlar hakkında şu an için değerlendirme tam olarak yapamıyorum. Ancak Beşiktaş ve Galatasaray değerlendirmelerimizi de yakıda blogumuzda bulabilirsiniz. 



  




Gündeme Dair '' Beşiktaş''

Hazır bu hafta derbi de varken biraz Beşiktaş değerlendirmesi yapmak istiyorum.Önce şu stad meselesine gelelim malum yaz boyunca haddinde fazla uzamıştı.Bakın bir Galatasaraylı olarak şunu söylebilirim ki(bu kendi açımdan da geçerli) Arenaya daha Galatasaray taraftarı bile tam anlamıyla ısınamadı.Bir maç bazı kesimler için sadece golleri görüp takımı izlemek değil.Bahsettiğim bu kesim için maç önü,sonrası denen şeyler var.Maçlardan önce insanlar toplanırlar,gırgır şamata yaparlar,içerler,yeni besteler yazarlar,o besteleri haykırırlar bu durum uzayıp gider.Galatasaray taraftarı daha hala maça giderken Orjin'de buluşup ordan toplu halde gidiyorlar.Yani hala o anıları yaşamaya devam ediyorlar ve devam da edecekler hiç şüphesiz.Bu Beşiktaş taraftarı içinde aynı şey geçerli.Hiç kimse sormuyor ki  taraftar ne der ne ister.Beşiktaş bir semt takımı ve bu kopmayacak bir şey.Bu yönetim FEDA altında onları ordan ayırıp Arena'ya geçmek istediler.Kaldı ki kimse ister rakibin stadın her yer sarı-kırmızı iken oraya gidip bir gram atmosfer yaşayamadan takımı destelemek.Yönetim para kazanmak için stad kovalamak yerine başka şeyler aramalı ve olaya tek tarafla bakmamalı.Camia olarak düşünmeli taraftarı unutmayarak.


Gelelim kadro meselesine;buradan da büyük darbe yemek üzereler bakıldığında.Eğer Q7 bu takımda kadroya girmemeye devam ederse bu sorun gitgide büyüyecek.Bence Beşiktaş yönetimi şu noktada büyük bir yanlış yapıyor.FEDA'yı sadece mali yapılanmadan kısarak,transferi kısarak yapamazsınız.Bir kere senin arkana taraftarını alman gerekir.Sen arkana taraftarı alamıyorsun ki.Onlara şu an sadece müşteri gözüyle bakıyorsun.Feda tişörtü alsın,Cdsiini alsın,kombinesini alsın gitsin.Bu mantık olmamalı,tamam tabi ki bunları yapacak ama onları sen şu an kendi parçanmış gibi davranmıyorsun onlara bu samimiyetle bakmıyorsun.Samet Aybaba tercihi bile bu açıdan sorgulanmalıdır. Şu resme bir göz atın.Transfer politikasına gelecek olursak;sen Q7'yi oynatmıyorsun fazla para ödüyor diye,en az 1-2  sene daha gidecek Rüştü varken onu bırakıyorsun,Cenk bir nevi yok sayıyorsun Mcgregor'u alıyorsun.Sivok-Ersan-Toraman üçlüsü varken Escude'yi alıyorsun sonra Q7'yi oynatmıyorsun.Disiplinsiz diye  Q7 gene kadroda yok Batuhan'ı alıyorsun forvet hattına.Bakın bu takım 2-3 senedir elle tutulur bir başarı olmayabilir ama bu takım gene adından söz ettirebiliyorsa Uefa tura yakınlaşıyorsa gruptan çıkarken onları ipten alan bir adam varsa o da Q7'dir.Bu takım derbilerde taraftar için en önemli maçlarda sahada kalıyorsa Q7'nin katkısı bence tartışılmaz.

Umarım bu politika kimse kırmadan gücendirmeden iyi bir sonuca ulaşırda herkes rahat bir nefes alır.Yönetimi yukarıda baya bir eleştirdik ama onlara da kolaylıklar bu dengeyi tutmak zor olacak.

Seneler Sonra Gelen Değişim




Alex çok özel bir oyuncu. Ne kadar özel bir oyuncu olduğunun en basit örneği Fatih Altaylı'nın Alex gelmeden yaklaşık 1 ay önce yazmış olduğu ve hepimizce bilinen köşe yazısı. Fenerbahçe'ye gelmez denilen bir yıldızdı Alex. Üstelik Roberto Carlos gibi 34 yaşında değil bir futbolcunun en olgun yaşı olan 27 yaşındaydı geldiğinde. Ve de ayrıca henüz Türkiye ligine yabancı yıldızlar gelmeye sıcak bakmazken giydi Fenerbahçe formasını.

Şimdinin Neymar'ı idi basitçe bir örnek vermek gerekirse. Kadroya Anelka da katıldı, Hooijdonk da, Nobre, Tuncay, Semih, Kezman, Deivid, Guiza, Niang, Stoch, Dia... Liste uzadıkça uzuyor. Bunca isim geldi, hepsinin tek bir ortak yönü vardı, Alex'e uyum sağlamalarının istenmesi. Yanlış mıydı bu istek? Hayır, Alex bir takımın üzerine sistem kurabileceği kadar büyük bir oyuncu-ydu. Evet maalesef ki -dili geçmiş zaman kullandım.

Alex artık tükenmiş durumda. Günümüzün gelişen futbol mantalitesinden ya da yaşının 34e dayanmış olmasından, nedeni önemli değil. Alex'in kendisi de en az Aykut Kocaman kadar farkında bu durumun.

Aykut Kocaman'ın bir diğer olgusu ise Fenerbahçe'nin tek bir oyuncuya bağlı kalmaması düşüncesi ki sonuna kadar haklı. Rusya'da sergilenen yeni futbol düşüncesi belki de değişimin başlangıcıydı. Herkes Spartak Moskova'nın kurduğu baskıdan söz etse de şu gözden kaçıyor ki Fenerbahçe o çok tartışılan orta alanından tek bir pozisyon dahi vermedi. Tartışılan Cristian ve Mehmet Topal bu sistemde gayet işledi. Eğer iki bek Hasan Ali ve Gökhan Gönül bırakın iyi oynamayı ortalama bir performans bile sergilemiş olsalardı Fenerbahçe Türkiye'ye tur kapısını aralamış şekilde dönebilirdi.

Spartak için de bir iki cümle söylemek istiyorum. Başta hücum hattı olmak üzere üst düzey kadroları var. Kombarov bana Andre Santos'u hatırlattı. Ancak fazla kanatlara yıkıp gereksiz çok orta yapıyorlar, alternatif hücum seçenekleri geliştirip sürpriz golcü çıkarmaları lazım. Emenike'nin Aykut Kocaman'ın elini öpmesi ise güzel bir enstantaneydi.

Aykut Kocaman için gereken 2 önemli şey var: Zaman ve sabır. Başarı ancak ve ancak bu ikisi sağlanırsa gelecek, ben buna inanıyorum.





21 Ağustos 2012 Salı

Oturmuş takım

Maç yazısına girmeden önce dün Gaziantep'te gerçekleşen patlamada duyduğumuz üzüntüyü belirterek başlamak istiyorum.Terörü  onlarca,yüzlerce,binlerce,milyonlarca kere lanetliyoruz.Ama biz lanetledikçe bu terör olayları bitmiyor,eğer öyle olsaydı ülkede hain kalmazdı.İnşallah başımızdakiler de durumun farkındadır ve bir an önce şu kanı durdururlar,insanların yüreklerinin sızılarına bir son verirler.

Maça gelirsek,Galatasaray şu an ligin en diri takımı.Maçın başı,sonu,ortası her daim aynı güce sahip.Sistemi gereği zaten böyle bir fiziki kaliteye sahip olmalı.Önce fiziki kaliteden bahsetmek istedim çünkü;tüm Galatasaray taraftarının şükranlarını sunması gereken bir isim var Scott Piri.Kewell takımdayken bir haber yansımıştı basına.Antreman sırasında Aydın'ın doğru düzgün çalışmadığını görünce onu uyarmış ancak o uyarıya rağmen gene arkasını döndüğü zaman  gene işi savsakladığını gördüğünü söylemişti.O Aydın bu teknik ekip sayesinde(Scott Piri'nin burada ki payı en az Fatih Terim kadardır) dün maça ilk 11 başladı.Eskiden olsa Aydın'ı sahada gören insanda ister istemez bir soğuma olurdu maç adına.He buradan dün iyi oynadı anlamı çıkmasın.Ama en azından kendini ne kadar geliştirdiğini bir göstergesi.Aynı şekilde Emre Çolak.Ona da fiziki açıdan özel bir program uygulandığı kesin.Güçlü duruyor,bu güçlü duruş(eskiye göre tabi bu güçlü oluş) ona daha da özgüven katıyor,bize dün olduğu gibi  resital izletiyor.Dün Güntekin Onay'ın bir tespiti vardı:'' Emre Çolak'ın dün oynadığı oyun Emre Belözoğlu'nun Galatasaray'da oynadığı o ilk yılları andırıyordu'' diye gerçekten öyle.Dün Selçuk İnan'ın önüne çıktı oyun olarak.Orta sahada attığı paslar, topun onda durup takımın sakinleşmesi,yaptığı iki asist Selçuk'un omuzunda ki yükü de bazen alacağının göstergesi.Çünkü ona güveniliyor ve o  bu güveni de hakediyor.


Dany'e değinmek istiyorum birazda.Top kabiliyet çok yüksek bir defans ligdeki en iyilerden biri rahatlıkla denilebilir bu konuda.Ama şu an büyük takıma alışmanın sıkıntısını çekiyor gibi.Pozisyonlarda karar vermede sıkıntı yaşıyor.Bunu bu durumlarda çabukluğu ile önlemeye çıkıyor.Ama bu karar yetisini takımdakileri tanımaya başlayınca yavaş yavaş atlatacaktır.Hamit konusuna da değinecek olursak o da daha yeni alışıyor.Neredeyse maç yapmadan bir sezon geçirdikten sonra öyle bir anda eski Hamit'i beklemek kolay olmaz.Yani sonuç şu ki geçen sene oturmuş bir takım var ve bu takım dün o oturmuşluğu ile 3 puanı aldı.Takımda yeni olarak hazır tek isim Umut.Bu durumda normal Allah nazardan saklasın Umut kime gitse hemen uyum gösteriyor,çok iyi bir profesyonel.Umut'a profesyonellik için bir şey söylemişken Hakan Balta'ya bir şey söylememek olmaz.Türkiye'de mevkisinin en iyisi olduğunu bence her maç bir kere daha kanıtlıyor.Çünkü her daim ortalamasını koruyor evet yavaş olabilir biraz ama atağa çıkıyor,savunmada gerekeni yapıyor,sakin,rahat ve karakter sahibi bir adam.





Bu sene süper lige yeni katılan ekipler gerçekten iyi takımlar.Bu bence ligin kalitesini daha da arttıracak.Kasımpaşa bu ekipler arasında herkesin olduğu gibi benimde favorim.Top oynamaya çalışıyorlar.Oyunu kanatlara yaymaya çalışıyorlar,pas yapıp kontrol altında tutmak istiyorlar oyunu.Dün bunu zaman zaman yaptılar.Ama bunu ilk haftadan yapmaları zor ve rakip sahanın her alanına baskı yapan bir takım olunca bunu çok uygulayamadılar.Ama ileride bunu başarabildiklerini iyi yerlere gelecekler.

Ahmet Çebi ve Anlamsız Açıklamaları



Beşiktaş 2. başkanı Ahmet Çebi'nin açıklamaları genel olarak şu şekilde: "Bizi istemeyeni biz de istemeyiz. Galatasaray taraftarı da yönetimi de İnönü'ye gelmesin. Bir stadta oynamak bu kadar kırıcı hale getirilmemeliydi. Galatasaray camiasının yaptıklarını unutmayacağız. Canları yanarsa akıllanırlar belki."

Öncelikle Beşiktaş 2. başkanı sıfatına sahip bir kişinin televizyona çıkıpta çocukça  bir"Onlar bizi stadlarında oynatmadı, gelmesinler buraya istemiyorum banane." tavrıyla açıklamalar yapması son derece acınası bir durum. Kaldı ki herhangi bir yöneticinin yetkili bir kurum tarafından aksi durumda bir karar alınmadığı sürece "Stadımıza gelmesinler." şeklinde bir açıklama yapmasının ortamı germekten başka hiç bir işe yaramayacağını bilmesi gerekir. 

İşin ilginç yanı ise Çebi'nin bu kadar hakaretten sonra hala Baros-Quaresma takasını gündemde tutmaya çalışması. Ahmet Çebi sahip olduğu koltuğun ağırlığının farkına varmalı. O çokça övündükleri Beşiktaşlılık duruşuna sahip çıkıp Beşiktaş camiasını küçük düşürmemeli.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

NBA Sezon Öncesi Değerlendirmesi - Pasifik Grubu



Evet geldik NBA'deki son grubumuza;

Golden State Warriors

Başarısız bir sezon geçiren Warriors kadrosunu geliştirmekten ziyade, gidenlerin yerini doldurdu. Nate Robinson'ın yerine Jarrett Jack, Dorrel Wright'ın yerine de Carl Landry alındı. Ancak Golden State'in asıl sorununun 2 numara olduğu kanaatindeyim. Shooting guard görevini üstelenebilecek tek oyuncu şu anda Stephen Curry konumunda. Çaylak Kent Bazemore gerekli yardımı sağlayabilir mi tartışılır. Klay Tomphson ve Brandon Rush daha çok small-forvet konumuna alışkın isimler. Geçen sezonki performansa yakın bir performans bekliyorum açıkçası Warriors'dan.


Los Angeles Clippers

Clippers kadro açısından gerçekten de beğendiğim ve geçen sezon konferans yarı finalinde Spurs'e karşı süpürülmeyi hak etmediğini düşündüğüm bir takım. Randy Foye, Nick Young ve Mo Williams'ın gidişiyle birlikte Chaunsey Billups'ın da aşil tendonundaki sakatlık nedeniyle sezon başını kaçırabilecek olması guard mevkisinde sıkıntı yarattı. Buna karşın bu mevkiye yalnızca Willi Green ve Jamal Crawford'ın alınmış olması, bende teknik heyetin Billups konusunda olumlu bir rapor verdiği görüşünü doğuruyor. Nets'e gönderilen ve geçen sezon beklenen veremeyen Reggie Evans'ın yerine ise Ronny Turiaf ve Lamar Odom kadroya katıldı.(Meşhur 4lü takas sonucunda, önceki yazılardan takip edebilirsiniz.) Yine geçen sezon beklenen performansı sergileyememişti Kenyon Martin ve Billy Simmons. Şu an free agent konumundalar ve kontrat yenilemesi yapılacağını da düşünmüyorum. 3 numaraya Grant Hill'in katılması da bunu doğrular nitelikte. Deandre Jordan geçen sezon özellikle ribaundlarda büyük katkı sağladı ancak ben pota altının Blake Griffin-Lamar Odom ikilisine bırakılacağını düşünüyorum. Chauncey Billups'ın dönüşüne bağlı olarak belki 1 numarada Chris Paul'ü dinlendirecek bir oyuncu bulmada sıkıntı yaşarlar ancak ben gene de en az konferans yarı finali beklentisi içindeyim.


Los Angeles Lakers

Sezonun en flaş takımına geldi sıra. Gerçekten de efsane sayılabilecek bir kadro kurdular. Yine meşhur 4lü takas sonucunda Andrew Bynum Philadephia'ya, Josh McRoberts ve Christian Eyenga ise Magic'e gitti. Buna karşın Dallas'tan Darius Odom, Suns'tan Steve Nash, Magic'ten ise Dwight Howard, Earl Clark ve Chris Duhon alındı. Antawn Johnson ve Jodie Meeks ise free agent konumundan takıma dahil oldular. Nash 38 yaşında ve muhtemelen 1 sezon daha üst düzey bir şekilde performans sergileyecek. Daha Steve Blake ve Chris Duhon gibi iyi point-guardların da takımda olması, onun daha zinde kalmasını sağlayacaktır. Kobe geçen sezon yaklaşık 40 dakika ortalamayla oynamıştı. Kalan 7-8 dakikalık bölümde  genç Jodie Meeks'in vereceği katkı çok önemli. 3 numarada Metta World Peace-Antawn Jamison ikilisinin iyi seçenekler olduğu kanaatindeyim. 4 ve 5 numara şüphesi Gasol-Howard ikilisinin. Jordan Hill benchten katkı yapacak isim. Henüz kontrat yenilenmeyen Troy Murphy ile ise pota altı rotasyonu açısından sözleşme yenileneceği görüşündeyim.

Lakers bu sezonun benim için en büyük favorisi. Şampiyon olacakları kanaatindeyim.

Phoenix Suns   

 Senelerdir yaklaşık 10 asist ortalamasıyla oynayan bir guarda sahiplerdi. Bu çok büyük bir avantaj ve bu avantajı yitirdikleri ilk sene bu. Steve Nash karşılığında oyuncu almadılar ancak fazladan 2013'te 2, 2014 ve 2015'te ise birer draft hakkına sahip olacaklar. Hornets ve Wolves ile girdikleri 3lü takas sonucunda ise Hornets'e Robin Lopez ve Hakim Warrick gönderildi. Buna karşılık Jerome Dyson ve Wesley Johnson kadroya katıldı. Ronnie Price, Grant Hill, Josh Childress ve Aaron Brooks da kadrodan ayrılan isimler olurken Micheal Redd'in de bu isimlere eklenmesi gündemde. Rockets'tan alından Goran Dragic ve Sebastian Telfair, Nash'in boşluğunu doldurmaya çalışacak. 3 numara içinse Wolves'tan genç Micheal Beasley alındı ki bence bu sezon ki en iyi transferleri. Beasley'e yardımcı olması planlanan isim ise Brose Basket'ten PJ Tucker. Robin Lopez ve Hakim Warrick'in gidişiyle pota altı yalnızca Gortat ve Chaning Frye kalınca, Rockets'tan Scola ve Celtics'ten Jermaine O'neal ile anlaşma sağlandı. Asıl sorunun shooting guard mevkisinde olduğunu düşünsem de, Dragic ve Telfair'in de play-off için yeterli olmadığı kanaatindeyim.


Sacremento Kings

Sacramento için nasıl bir yorum yapmam gerektiğini bilemiyorum. Geçen sezon ki kadroya yalnızca James Johnson ve Aaron Brooks eklendi. Çok genç ve yetenekli isimler var kadroda. Rejenerasyon içindeler. Isiah Thomas, DeMarcus Cousins, Tyreke Evans gibi isimler 2-3 sene içinde bu takımı play-offlara taşıyabilir. Ancak şu an için Kings iyi bir sezon geçirecekmiş gibi durmuyor. 


Ve evet geldik NBA sezon öncelemesi incelememizin sonuna. Umarım sizleri memnun edebilmişizdir.

NBA Sezon Öncesi Değerlendirmesi - Güneydoğu Grubu



Atlanta Hawks

Geçtiğimiz sezonu play-off ilk turunda Celtics'e elenerek kapatan Hawks, kadrosunda önemli değişikliklere gitti. Willie Green Clippers'a, Kirk Hinrich ve Radmanovic Bulls'a, normal sezonda ve play-offta takımda en çok süre alan ve en yüksek sayı ortalamasına sahip isim olan Joe Johnson ve Jerry Stackhouse Nets'e, Marvin Williams da Jazz'e gitti. Ayrıca T-Mac, Eric Dampier ve Jannero Pargo şu an için free-agent konumunda olan isimler. 


Joe Johnson Nets'e giderken karşılığında shooting guard Anthony Morrow ve DeShawn Stevenson,  forvet Jordan Williams ile center Johan Petro geldi. Marvin Williams'ın Utah'a gidişi sırasında ise Devin Harris kadroya dahil edildi. Ayrıca 76ers'dan yine point-guard Louis Williams alındı. Hawks'ın pota altına en az 1 transfer daha yapması gerek ki play-offlarda en azından bir yarı final şansları olsun. Aksi taktirde gene ilk turda elenmeleri, hatta ve hatta 9. sırayı alıp play-off dışında kalmaları da muhtemel gözüküyor.

Charlotte Bobcats

2004 yılında kurulan Bobcats tarihinde gördüğü tek play-offta ilk turda süpürülmüştü. Ancak ne ver ki geçen sezon gösterdikleri performans adeta acınasıydı. 7 galibiyet 59 mağlubiyet sonucunda yakalanan 0.106 lık galibiyet yüzdesi ile NBA tarihine geçtiler. Bir çok oyuncusunun kontratı biten ve henüz yenilemeyen Bobcats'te üstelik Maggette de Pistons'a gitti. DJ Augustin de Pacers'ın yolunu tuttu. Bulls'tan ayrıldıktan sonra Detroit'te kendini bir türlü bulamayan Ben Gordon'la anlaşan Bobcats, Lakers'tan Ramon Sessions ve Mavs'ten de Brendan Haywood ile sözleşme imzaladı. Forvet pozisyonundaki Moon, Najera, DJ White ya da Derrick Brown ile yeniden anlaşmayacaklarsa 3 numara, Gerald Henderson'un geçen sezon guard mevkiindeki üstün performansını da göz önüne alacak olursak 2 çaylak oyuncu, Micheal Kidd ve Jeffery Taylor'a kalacak gibi. Her ihtimalde geçen sezon ki performanslarını aşacaklarını düşünsem de 13. sıranın üstüne çıkacaklarını sanmıyorum.


Miami Heat

Ve evet geldik san şampiyon Miami'ye. Kadrolarından neredeyse Ronney Turiaf dışında -ki o da geçen sezon 5i ilk 5te olmak üzere yalnızca 13 maçta forma giydi- oyuncu göndermediler. Üstüne bir de Ray Allen ve Rashard Lewis gibi direkt ilk 5 oyuncuları alındı. Allen'ın gelişiyle Wade'i muhtemelen 1 numarada göreceğiz. Ayrıca Lewis benchte mi oturacak yoksa Joel Anthony kenara alınıp Bosh 5e kaydırılıp power forvet pozisyonunda mı sahada yer alacak, daha Udonis Haslem, Mike Miller Mario Chalmers gibi isimler de var bu kadroda. Fazla söze gerek yok, derinliği olan, kalitesi belli, bırakın tek bir oyuncuya bağımlılığı 2-3 isme dahi bağlı kalmadan mücadele edebilecek bir kadroya sahip Spoelstra. Hedef de beklenti de geçen sezonki gibi şampiyonluk.


Orlando Magic

Orlanda sezonun en çok kan kaybeden takımlarından. Gidenlere şöyle bir göz atacak olursak: Dwight Howard, Chris Duhon, Earl Clark (Lakers), Daniel Orton (Thunder), Jason Richardson (Philadephia), Ryan Anderson ( Hornets). Howard, Richardson ve Anderson zaten ilk 5in değişmezlerindendi. Duhon da rotasyonun önemli bir parçasıydı. Tabiki bu kadar sert eleştirmek yanlış, ortada bir anda patlayan bir Jeremy Lin örneği var ama ben Eyenga, Vucevic, Gustavo Ayon gibi transferleri gidenlerle kıyasladığımda dikkate bile alamıyorum. Aaron Afflalo Jason Richardson'ın, Al Harrington da Ryan Anderson'ın yerini ne kadar doldurabilir soru işareti. Aslında iyi sayılabilecek bir ilk 5e (Jameer Nelson-Afflalo-Hido-Al Harrington-Glen Davis), Quentin Richardson'ın da Magic kariyerini göz önüne aldığımızda, JJ Reddick dışında benchten katkı sağlayabileceğini inandığım oyuncu olmayışı beni Magic'in play-offlar dışında kalacağı görüşüne itiyor. 


Washington Wizards

Bobcats'in olağanüstü gayretinin de etkisiyle geçen sezonu 14. sırada tamamlayan Wizards, Rashard Lewis'in boşluğunu Trevor Ariza ile doldurmaya çalışıyor. Andre Blatche, Maurice Evans, Brian Cook gibi isimleri serbest bıraktılar. Pacers'tan genç guard AJ Price ve Hornets'tan Emeka Okafor takıma katıldı. Yeni Arenas olma yolunda ilerleyen John Wall önderliğinde, Ariza'nın 3 numaradaki katkısı ve Okafor-Nene ikilisinin pota altı gayretini izleyeceğiz bu sezon Washington adına. Ancak bu gayretin dirençli olmayacağı kanaatindeyim. Bobcats'le çekişerek sezonu geçirirler. Wizards adına tek dileğim John Wall gibi bir yeteneğin ileriki senelerde kendini daha fazla göstereceği bir takıma gitmesi.

19 Ağustos 2012 Pazar

At topu taca!



Olay gayet basit aslında, yerde biri yatar topu taca atarsın, fair-play gereğiymiş. Fair-play ne demek? Kelime anlamı değil amaç olarak ne demek? Rakibe saygı. Uefa'nın da sloganı bu, respect! Yani, saygı.

Peki, rakibi yerde diye topu taca atmak saygı oluyor da, kendini yere atıp rakip takımın gollük atağını fair-play başlığı altında engellemeye çalışmak saygısızlık olmuyor mu?

Çözümü ne mi? Olay tamamen hakemin insiyatifine bırakılacak. Fair-play gereği topu taca atmak diye bir şey olmayacak. Eğer maçın hakemi pozisyonda sporcu sağlığının tehlikede olduğunu düşünüyorsa, durduracak maçı, düşünmüyorsa devam ettirecek.

Bugün kü Elazığspor-Fenerbahçe maçında yaşanan olay tamamen bir futbol doğrusudur. Ben kesinlikle Bülent Ertuğrul'un kendini yere attığını düşünmüyorum. Top yakın mesafeden suratına geldi yerde kalması normal bir durum. Ancak pozisyon gereği yerde kalan bir oyuncu yüzden gollük pozisyonu yarıda kesmek -ki gol de oldu pozisyon- benim fair play anlayışıma uymuyor.

Böyle bir uygulama sayesinde ayrıca yere yatıp rakip atağı kesme ve oyunu soğutma gibi faaliyetlerin de azalacağı kanaatindeyim.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

NBA Sezon Öncesi Değerlendirmesi - Kuzeybatı Grubu


Denver Nuggets

Magic, Lakers ve 76ers ile girdiği 4'lü takas sonucunda, Aaron Afflalo ve  Al Harrington'u Magic'e verip, Iguodala'yı alan Nuggets, Chris Andersen ve Rudy Fernandez ile de yollarını ayırdı. Ayrıca Minnesota'dan Almanya doğumlu forvet Anthony Randolph kadroya dahil edildi. Geçen sezon play-off ilk turunda Lakers'a 4-3'le elenmişlerdi. Koç George Karl 2004'te göreve geldiğinden bu yana her sene grubunda 1. ya da 2. olarak play-offlara kalmasına karşın 2008-09 sezonundaki konferans finali dışında henüz ilk turu geçme başarısını da gösteremediler. Bu sezon da geçen sezonun üstüne pek koyamamaları nedeniyle benzer bir performans bekliyorum.  


Minnesota Timberwolves

2003'teki konferans 1.liğinden bu yana play-offlara giremeyen Wolves bu sene de patlamayı yapamazsa 3-4 sezon daha diplerden çıkamayacak gibi. Yüksek serbest atış yüzdesiyle tanınan Luke Ridnour, 5 sezondur Portland'da başarılı bir çizgi yakalayan Brandon Roy, Utah'ta yıldızlaşan ve geçtiğimiz sezonu CSKA'da geçiren Kirilenko, yeni Garnett gözüyle bakılan Kevin Love ve başarılı Avrupa kariyerinin ardından geçen sezon bu grafiği tekrarlayan 26 yaşındaki Sırp center Nikola Pekovic. Bu beşli iyi bir uyum yakalar, Greg Stiemmsma, Chase Buddinger, JJ Barea gibi isimler de gerekli katkıyı sağlarsa Wolves'u belki bu sezon play-offlarda görebiliriz.


Portland Trail Blazers

 Portland da benim bu sezon için beklentilerimi düşük tuttuğum takımlar arasında. Geçen sezon 11. sırada kapatmışlardı konferansı. Raymond Felton ve Jamal Crawford gibi geçen sezonun önemli isimlerinin yanı sıra rotasyanda süre alan Kurt Thomas ve Joel Pryzbilla da takımdan ayrıldı. Buna karşınsa kadroya Ronnie Price, Sasha Pavlovic gibi NBA'de bekleneni veremeyen oyuncular ve Avrupa basketbolundan Joel Freeland ile Victor Claver katıldı. Sezon sonunda Portland adına tek beklentim 13-14-15 numaradan birini almaları.


Oklahoma City Thunder

Geçtiğimiz sezonun NBA finalisti Thunder bu sezon çok da önemli olmasa da kan kaybeden takımlardan. Derek Fisher, Royal Ivey ve Nazr Mohammed ile yollar ayrıldı. Hasheem Tabeet, Daniel Orton gibi beklentileri karşılayamayan isimlerle anlaşan Thunder'da Eric Maynor'ın sakatlığının lig başlayana kadar geçmesi bekleniyor. Kevin Durant, Westbrook ve Serge Ibaka'nın Olimpiyat performansları Thunder adına bu sezon da umut verici etmenlerden. Bir final daha gelir mi bilmiyorum ama Konferans finali için hayli iddialılar.

Utah Jazz

5 sezondur play-offta ilk turdan ilerisine gidemeyen Jazz, Kirilenko-Williams-Boozer 3'lüsünü de bozduğundan beri parkede de beklenen performansı gösteremiyor. Mehmet Okur'dan sonra şimdi de Enes Kanter'i kadrolarında bulunduruyorlar. Josh Howard'la kontrat yenileme uğraşında olan Utah Jazz, Deron Williams'ın boşluğunu Raja Bell ve Jamaal Tinsley ile dolduramayınca, Clippers'tan Mo Williams ve Randy Foye ile anlaşma sağladı. Ayrıca Devin Harris ve CJ Miles ile de yollar ayrıldı. Genel olarak ortalama düzeyde bir kadrosu bulunan Utah Jazz içinde 10. sırayı beklenti olarak görüyorum.

17 Ağustos 2012 Cuma

NBA Sezon Öncesi Değerlendirmesi - Merkez Grubu

Chicago Bulls

Tahmin edersiniz ki Bulls'u değerlendirirken Derrick Rose'dan başlayacağım. Geçen sezon play-off ilk turunda 76ers ile yapılan karşılaşmada sakatlanmış ve o olmadan Bulls Philadephia'ya boyun eğmişti. Mayıs ayında kulüp doktoru Brian Cole, Rose'un normal sezona yetişmesinin mümkün olmadığını, hatta Chicago katıldığı takdirde play-offlara bile yetişemeyebileceğini bildirdi.

Chicago Bulls bu sezon ilk 5'ini muhafaza etse de (Derrick Rose dışında), benchin neredeyse tamamını sattı. Ömer Aşık ve John Lucas maddi durumlardan dolayı serbest kaldı. Kyle Korver Hawks'a giderken, Ronnie Brewer Knicks ve CJ Watson da Nets ile anlaştı. Draft hakkını geçen sezon Atlanta'da başarılı bir grafik yakalayan Jeff Teague'nin kardeşi point-guard Marquis Teague'den yana kullanan Chicago Bulls, öncelikle eski günlerini aratan forvet Radmanovic ile anlaştı. Watson ve Lucas'ın gidişi, Rose'un da sakatlığıyla 1 numarasız kalınca, eski oyuncusu Kirk Hinrich ile sözleşme imzalandı. Daha sonra 2 sezondur New Orleans'da sayı ortalaması olarak çift haneleri yakalayan shooting-guard Marco Belinelli, ve smaç yarışmalarıyla tanınan sempatik Nate Robinson takıma katıldı. Ömer'in benchteki yerini ise bu sezon Nazr Mohammed alacak. Genel olarak gidenlerin yeri dolmuş gözüküyor, Derrick Rose'suz oynamaya alışırsa Chicago bu sezon 1.turdan öteye de gidebilir rahatlıkla.

Cleveland Cavaliers 

Lebron James'li kadroyla yakaladığı %74 yüzdeli 2009-10 sezonundan sonra James'in gidişiyle bu rakam 2 sezondur %22 ve %31'de kalmıştı. Çaylak Kyrie Irving takımın en skoreri konumunda. Antawn Jamison'un Lakers'a gdişi ve Anthony Parker'ın da emekli olmasıyla takımdaki derinlik iyice kayboldu. Ayrıca geçen sezon pek forma şansı bulamayan DJ Kennedy Grizzlies'e ve bilindiği üzere milli basketbolcu Semih Erden de Anadolu Efes'e gitti. Golden State'de başarılı 3 sezonun ardından, Dallas'a giden, ancak burada beğenilmeyip D-Leeagu'e yollanan, guard Azubuike draft edildi. En göze batan transferleri ise Memphis'ten Jeremy Pargo ve Jazz'dan CJ Miles. Ayakları çabuk topla oynamayı ve penetreyi seven guardlar üzerine kurulu bir oyun sistemini oturtacaklardır. Geçen sezondan daha iyi, ama genel olarak kötü bir sezon geçireceklerini tahmin ediyorum.

Indiana Pacers

Geçen sezon konferans yarı finaline kadar yükselen Pacers ilk 5'inden yalnızca Darren Collinson'u yolladı. Bobcats'den genç guard DJ Augustin, Nets'de geçen sezon 6. adam rolünü iyi üstlenen Gerald Green ve Dallas'ta geçen sezon iyi sayılacak bir süre alan Fransız forvet Ian Mahinmi ile anlaşıldı. Kadro muhafaza edildiği için, geçen sezonki başarının tekrardan gelebileceği düşünülebilir ancak geçen sezon maç sayısının azlığı da bu başarıda etkili olmuş olabilir. Kadro muhafaza edildi ancak şu da bir gerçek ki, üstüne de bir şey konulmadı. Sezon başlayınca daha sağlıklı yorum yapmak mümkün.

Milwaukee Bucks


Geride bıraktığımız sezonu konferans 9.su olarak, Philadelphia'nın 4 galibiyet gerisinde kapatmışlardı. İlk 5'ten Carlos Delfino'yu ve %66'lık 3lük yüzdesiyle inanılmazı başaran Shaun Livingston'ı Dalembert'i alırken Rockets'a gönderdi. Drafttan forvet John Henson ve guard Daron Lamb'i seçen Bucks, Portland'tan da Joel Pryzbilla ile anlaşma sağladı. Milli basketbolcumuz Ersan İlyasova geçen sezon 13.0 sayı ve 8.8 ribaund ortalamasıyla başarılı bir sezon geçirmişti. Aynı başarının katlayarak devamını diliyoruz. Ancak pek tabi ki Bucks'ın başarısındaki en büyük etken NBA'de henüz 4. sezonunu geçiren 22 yaşındaki Brandon Jennings.


Detroit Pistons

Ve evet geldik papyonumuzu bir kenara bırakıp duygularımızla yazmaya. 2000-2007 arasındaki efsane Pistons kadrosu çocukluğumdan beri NBA'de bir takıma gönül vermemi sağlamıştı. Billups-Hamilton-Tayshaun-Rasheed-Ben Wallace 5lisi küçüklüğümde bana basketbolu sevdirmişti. Tabi bir de Mehmet Okur faktörü vardı. Son 5 senedir ise o yılları özlettirircesine bir basketbol var karşımızda. T-Mac de geldi, Ben Gordon da, amao ivme yakalanamadı bir türlü. Geçen seneyi de gruplarında 4., konferansta 10. olarak tamamlamışlardı. 


Geçen sezon draft edilen Brandon Knight, Rodney Stuckey ile iyi bir ikili oluşturdu. Bu iki genç isme uyum sağlayacak tecrübeli 3-4-5 numaralar Pistons'ı geçmişine döndürebilir. Kaptan Tayshaun Prince 3 numara için en ideal örnek. Ancak Billups-Hamilton ikilisi yok artık ve sorumluluklarını biraz daha arttırması gerekiyor. Ayrıca henüz 22 yaşında olan Greg Monroe pota altında gelecekte büyük bir yıldız olacağının sinyallerini verdi. Jason Maxiell, Ben Wallace ve Charlie Villanueva gibi tecrübeli isimler de kadroda. 24 yaşındaki Austin Daye de 3 numara için Prince'e iyi bir rotasyon oluşturuyor. Forvet Khris Middleton,  yine forvet Kyle Singler ve center Andre Drummond beklentilerin yüksek olduğu genç isimler. Özellikle Kyle Singler kolej kariyerinde çok başarılı bir oyuncuydu NBA'e uyum sağlaması durumunda bu önümüzdeki sezondan itibaren takıma büyük katkısı olabilir.

Kadrodan ayrılan tek isim Ben Gordon. Gordon'un yerini ise yıllardır istikrarlı skorer Corey Maggette alacak. 7 senelik  parlak dönemin ardından gelen değişim süreci ve 5 senelik bir çöküş. Ben o parlak başlangıcın bu sene başlayacağına inanıyorum. Ya da duygularım buna inanmaya teşvik ediyor beni. Knight, Stuckey, Monroe, Singler gibi kaliteli genç isimler ve Maggette, Prince, Maxiell gibi tecrübeliler. Bu kadro geçen sezon başarılı olmasa da yabana atılmamalı. Başarı dileğiyle...   

16 Ağustos 2012 Perşembe

NBA Sezon Öncesi Değerlendirmesi - GüneyBatı Grubu

Dallas Mavericks

Geçen sezon Batıda 7. sırayı alan Mavericks play-offta ilk turda Oklahoma'ya süpürülerek herkesi düş kırıklığına uğratmıştı. Jason Kidd, Lamar Odom ve Jason Terry'i kaybeden Dallas öncelikle Kidd'in boşluğunu Brooklyn Nets ile sözleşmesi sona eren Deron Williamsla doldurmak istiyordu. Görüşmelerin sonuçsuz geçmesi ve Williams'ın Nets ile 5 senelik kontrat yenilemesinin ardından Delonte West ile sözleşme yenilendive Memphis'ten OJ Mayo alındı. Geçtiğimiz sezon 5 numarada sıkıntı yaşanmasının ardından Haywood gönderildi ve yerine New Orleans'tan Kaman alındı. Yine 2 sezondur kadroda olan Ian Mahinmi ise Darren Collison ve Dahntay Jones karşılığında Pacers'a yollandı. Güçlü bir ilk 5 kuran Mavs için tek sorun yoğun maç trafiğinde 1 ve 2 rotasyonundaki bench katkısı olacak gibi gözüküyor. Ancak geçen sezonki hayal kırıklığına rağmen bu sezon da en azından Batı finalini görmesi muhtemel ekiplerden biri konumundalar.

Houston Rockets 


Lock-out sezonunda play-offtan 2 galibiyet uzakta kalan Rockets kadrosunda büyük bir değişikliğe gitti. Takımdan ayrılan isimler şu şekilde: Earl Boykins, Chase Buddinger, Marcus Camby, Samuel Dalembert, Goran Dragic, Courtney Lee, Kyle Lowry ve Luis Scola. Yani geçen sezonki ilk 5ten yalnızca shooting-guard Kevin Martin kaldı. Samuel Dalembert Milwaukee'ye gönderilirken Jon Brockman, Carlos Delfino ve Shaun Livingston alındı. Geçen sezonun gözde çaylaklarından milli basketbolcumuz Ömer Aşık ve Jeremy Lin(credible) da bu sezon Houston'da forma giyecek isimler arasında. Ayrıca New York'tan guard Tony Douglas, Boston'dan power forvet Sean Williams ve Jajuan Johnson ile Toronto'dan small forvet Gary Forbes da kadronun yeni üyelerinden. Çok fazla oyuncu kaybedildi ve alınan oyuncular bu boşlukları ne derece doldurur soru işareti. Açıkçası Houston açısından çok umutlu olmasam da Ömer'in daha fazla süre alarak kendini daha fazla göstermesini temenni ediyorum.


Memphis Grizzlies 

Geçtiğimiz sezon 7. maçta kendi evinde Clippers'a kaybederek play-off ilk turunda elenen Grizzlies kadrosundan yalnızca Jeremy Pargo, OJ Mayo ve Dante Cunningham'ı gönderdi. Cleveland'dan 2-3 numara DJ Kennedy, Minnesota'dan guard Wayne Ellington ve Toronto'da 2 sezondur çift haneli sayı ortalamasını yakalayan bir başka guard Jerryd Bayless ile anlaşan Grizzlies ayrıca yine bu mevki için 19 yaşındaki Tony Wroten'ı draft etti. Üst düzey bir ilk 5'e sahip olan Memphis'te tek sorun rotasyon. Öncelikle Darrel Arthur'un geçen sezon ki gibi pota altına bench katkısı yapması lazım. Jerryd Bayles, Quincy Pondexter gibi isimler ilk 5'e gerekli yardımı yaparlarsa bu sezon da başarılı bir grafik yakalayabilirler.


New Orleans Hornets

Geçen sezonu 0.318'lik galibiyet yüzdesi ile (21-45) konferans sonuncusu olan Hornets için bu sezon işlerin değişeceğini söylemek isterdim ama pek öyle gözükmüyor. Üstelik bir de kadrosundan yıldızlar teker teker uçmakta. Emeka Okafar ve Trevor Ariza Wizards'a, Kaman Dallas'a, Marco Belinelli de Bulls'a gitti. Yıllardır eski formundan uzak Roger Mason, şutör özelliği ile bilinen geçen sene All-Star 3lük yarışında da boy gösteren forvet Ryan Anderson ve Wolves-Suns ikilisi ile birlikte girdiği 3lü takas sonucunda anlaştığı Robin Lopez ve Hakim Warrick dışında bir transfer de yapmadılar. Kısacası bırakın geçen sezonun üstüne koymayı, geçen sezondan bu yana süre gelen kayıpları bile henüz kapatabilmiş değiller. 


San Antonio Spurs

Geride bıraktığımız sezon ligi 0.75lik galibiyet yüzdesi ile (50-16) konferans birincisi olarak bitiren Spurs, play-offlarda Batı Konferansı final serisinde Thunder'a 4-2 ile boyun eğmişti. Draf ettiği Marcus Denmon ve Nando de Colo dışında transfer yapmayan Spurs oyuncu da göndermeyip geçen sezon ki kadrosunu muhafaza etti. Tim Duncan 36, Ginobili 35, Stephen Jackson'ın ise 34 yaşında oluşu San Antonio'da yakın zamanda gerçekleşecek değişimlerin sinyalini veriyor. Disiplinli bir Alman futbol takımı görünümündeki Spurs'ün bu sezon da geçtiğimiz sezondaki çizgisini korumasını bekliyorum.

14 Ağustos 2012 Salı

NBA Sezon Öncesi Değerlendirmesi - Atlantik Grubu

Evet değerli okurlar blogumuzun ilk yazısını yazıyor olmaktan büyük bir onur duymaktayım. Daha önce diğer yazar arkadaşım Dorukcan Duyan ile birlikte Football is Not A Game blogunda yazıyorduk, üniversite sınavı sebebiyle verdiğimiz ara sonrası yeni bir blogdan devam etmeyi kendimize daha uygun görmüş bulunmaktayız.

Doğu ve Batı sırasıyla olmak üzere grup grup takımları sezon öncesi inceleyeceğiz. İlk olarak Doğu'dan Atlantik Grubu.

Boston Celtics

Geçen sezon Doğu Konferans'ı finalinde 4-3 ile Miami'ye elenen Celtics kadrosunda aman aman değişikliğe gitmeyen takımlardan. İdeal 5'inden Ray Allen'ı Miami'ye kaptıran Celtics, 2 numaradaki bu boşluğu Dallas'tan Jason Terry ile doldurma peşinde. Terry'nin Rondo-Pierce-Garnett üçlüsü ile yakalayacağı uyum Boston'un bu sezonki performansını belirleyecek olan en önemli faktör. Jared Sullinger ise çaylaklar arasında beklentilerin yüksek olduğu bir isim. Muhtemelen grubun lideri olacaktır. Hedef pek tabi ki şampiyonluk...

Brooklyn Nets

4. kez isim değiştiren Nets sonunda Brooklyn'de karar kaldı. Geçen sezon grubunu %33 lük galibiyet yüzdesiyle (22-44) 5. sırada bitiren Nets 2001-2007 yılları arasındaki şaşaalı dönemini geri getirme peşinde. Öncelikle Dwight Howard ile ilgilenen Nets bu transferden sonuç alamayınca Atlanta'dan Joe Johnson ve Jerry Stackhouse ile kontrat imzaladı. Jordan Farmar, Anthony Morrow, Deshawn Stevenson gibi oyuncuları takımdan gönderen Nets, Deron Williams ile 5, Gerald Wallace ile 4, Kris Humphries ile 2 senelik kontrat yeniledi. Ayrıca 4 numara için Reggie Evans ve 1 numara için de CJ Watson ile sözleşme imzalandı. Bana kalırsa Brooklyn Nets'in en büyük eksiği 5 numarada Brook Lopez'e rotasyon oluşturacak tam bir centerın olmayışı.

New York Knicks

Geçen sezon grubu Celtics'in ardından 2. sırada bitiren Knicks ilk turda 4-1'le Miami'ye elenmişti. Geçen sezonun flaş ismi Jeremy Lin'i Houston'a ve Landry Fields'ı Raptors'a kaptıran Knicks Novak ve JR Smith ile kontrat yeniledi. Free Agency olarak Jason Kidd, Ronnie Brewer, Pablo Prigioni ve bir dönem Fenerbahçe'de de forma giyen James White ile anlaşan Knicks, Houston'dan Marcus Camby'yi ; Toney Douglas, Josh Harrellson, Jerome Jordan ile birlikte 2014 ve 2015 ikinci tur draft hakları karşılığında, Portland'dan Raymond Felton ve Kurt Thomas'ı ise; Jared Jeffries, Dan Gadzuric, Kostas Papanikolaou ve Giorgios Printezis'in draft hakları ile birlikte 2016 2. tur draft hakları karşılığında satın aldı. Kidd-Smith-Carmelo-Amare-Camby 5'inin yanında benchte Felton, Chandler, Novak, Shumpert, Kurt gibi isimlerin olması New York Knicks'in bu sezonki gücünü gösteriyor. Bana göre Doğu'nun favorileri arasında.

Philadelphia 76ers

Geçtiğimiz sezon son sıradan play-offlara katılan ve sürpriz bir şekilde ilk turda Bulls'u eleyen Philadelphia Elton Brand'i Mavericks'e, Iguodala'yı Nuggets'a ve Louis Williams'ı Hawks'a kaptırırken, Nick Young, Royal Ivey ve Kwame Brown'un yanında; 76ers, Lakers, Magic ve Nuggets arasındaki 4lü takas sonrasında Andrew Bynum ve Jason Richardson ile kontrat imzaladı. Bu sezon bana kalırsa Philadelphia'nın performansını 1 ve 2 numaradaki rotasyon ve benchin katkısı etkileyecek.

Toronto Raptors

Geçen sezon Nets'in 1 galibiyet önünde grubu kapatan Raptors için bu sezon da pek parlak geçecekmiş gibi gözükmüyor. Genel olarak kadrosunu koruyan Toronto Knicks'ten Fields ve Rockets'tan Kyle Lowry ile anlaştı.