16 Kasım 2012 Cuma

Görmek Lazım Son Kez

Bu kadar ara niye verdiniz diye bir soru gelebilir aslında.Tam olarak bende bilmiyorum bir isteksizlik vardı yazma konusunda.Onu atlattığımı düşünüyorum,bu yüzden yazmaya devam.

Yazılacak en güzel bugün herhalde.İnsanlara zor günde olmamıza rağmen biz buradayız demek önemli.Şimdi  gelelim taraftarlık boyutunu bir yana bırakıp,doğruları konuşmaya.Defalarca söyledim,biz millet olarak her daim inatçıyız,kaybettiğimiz bir çok şeyi de bu inatçılığımız yüzünden kaybettik.Kazandıklarımız olmadı elbette oldu.Fakat olması gereken doğrusunu göre göre inat etmek yanlış.Bugünde o günlerden biri bence.Takımın yarısından çoğu formsuzken, rakip yeni teknik adamla inanmaya başlamış herkesin konstrasyon durumu tavan yapmış ise değişiklik yapmanın tam vakti.Burada yapılacak değişiklik tabi ki sistem.Artık rakipler bizi daha rahat çözümlemeye başladı.Top sizde kalsın diyor çok umrumda değil,ben alan kapatırım,kaymaları doğru yaparım,ileride topla buluşunca kalende tehlike yaratırım.Çünkü defansın böyle yarı sahama yerleştiği sürece arkada boşluk buluyorum,bende oralarda girip golü buluyorum diyor.Bunu hem Braga'nın hem de Karabük'ün yapması bunun bir nevi doğru olduğunu kanıtlıyor.Radikal kararlar alan bir antrenöre sahibiz aslında,bu işleri seven biri.Ama bu ısrarı neden böyle devam ediyor anlamıyorum.Oyuncu bazında da bir rahatlama olacak belki.Sıfır olanlar belki yüzde 45-50 oynar belki Melo gibi.

Bugünde tabi böyle olmasında oyuncuların çok büyük payı var.Cris ve Melo bu kişilerin başında geliyor.Melo'yu kazanalım diyor Fatih Hoca,sonuna kadar katılıyorum.Ama böyle oynayacaksa aman yani.Bir de çıkarken el kol yapmıyor harbiden adamın cinlerini tepesine çıkarıyor.Bakın Galatasaray ligin 12.haftasında 14 puan kaybetmeşse bunun yüzde 70 Melo'ya ait.Bu sistem herkes tarafından bu kadar tartışılıyorsa Melo'nun kötü oynayışından.Çünkü burada orta sahasının ortası bu işin şah damarı.Evet diğer etmenler yok mu yüzde yüz var.Muslera aklım almıyor bu kötü olmasını,nasıl bu kadar kötü oynuyor cidden ilginç.Eboue bir var, bir yok.Hakan Balta onun en büyük destekçilerden biriyim ama ne olduğunu bilmiyorum.Cris için bu maça özel olduğunu düşünüyorum.O kadar hızlı oyuncuya sahip takımın Cris'i koymak tartışılır.

Şimdi herkesin merakla beklediği ve artık bu maçta giderse ne tarz bahaneler üretiliceği merak konusu olan maça.Valla ne olacağını bende bilmiyorum,umarım iyi olur.He  bu arada Karabük'e bir tebrikte bizden,başarıların inşallah devamı gelir.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Türkiye 0 1 Romanya

Abdullah Avcı'ya her maç sonu bu oyuncu neden oynamadı sorusu sorulunca bozuk plak gibi hep aynı şeyleri  söylemesi insanın gerçekten canını mağlubiyet kadar sıkıyor.Nuri'yi sormuşlar maçtan sonra gene çok kıymetli oyuncu,7 senedir tanıyorum,benim çocuğum gibi cevapları vermiş. Eee yani?Tanıyorsun da bir daha sürmeyi denesen ama 80.dakikada değil.Maçın 2  tane akılda kalan pozisyonu var.Biri Semih'in kornerden gelen topa vurduğu kafa,diğeride Nuri'nin enfes pasıyla Arda'nın kestiği Mevlüt'ün vurduğu kafa.Biz Türkiye olarak tüm takımlar olarak saha içinde oyuna müdahale etme özürlüyüz.Dün coşkulu oynamışız yerim öyle coşkuyu Arda'nın sağ kanattan sol kanada çalım atarak gitmesi coşkuysa evet baya bir coşkuluyuz. Biz ya oyuncularımızı tanımıyoruz ya bizler inatçı keçilerin tekiyiz.Abdullah Avcı'nın kafasında ki sistem oluşmadı dün de, oluşmayacak gibi de.Bakın oyuncular üzerinde gidecek olursa Emre saha içi liderimiz belli.Bu adamın yaşı 32.Dünya Kupasına gitsek 34 olacak.Böyle oyun planı olmaz liderliği bu yaşta ki adama vermezsin.Ülkeye vizyon katacak adamlar hepsi kulübe.Kaç seneden beri Nuri ile övünmeyi biliyorsunuz.Sahada da görsek fena olmaz yani günah değil.Bir milli takımın hocası bir plan tutturup onun üstüne gitmez bu hatadır.Ben bunu uygulayacağım gibi bir durum yok.Sen koskoca ülkenin teknik direktörüsün senin elindeki oyuncu grubuna bakarak bir sistem inşa etmen lazım.4-3-3'te oynayacak Sercan'ı gider 4-2-3-1'e hapis edersen o sistem patlar.Bana göre Arda'nın forvet arkası oynaması da yanlış.Arda oyun içi serbestliği olan bir oyuncu Atletico'da da öyle ama ağırlığı gene kanatta.Bizde ağırlığı forvet arkası olmaz.O zaman o da sistem içinde sıkışır.Herkes topu Arda'ya atar yap bize bir güzellik diye bekler.Sistemden gittik devam edelim.Bir kere sistemli savunma  yapan,pozisyonlarında doğru kayma yapan takımlara karşı hücum etme özelliğimiz sıfır altında.Bir kere her şeyden önce şut atmayı unutuyoruz.Alan karşı yapılacak en önemli tepkilerden biri de şut atmak kaleyi zorlamak.Biz bu coşku(!) ile devam edelim.

Sonuç için yazılacak aslında hiçbir şey yok.Yazmaya değer bir şey yok çünkü.Biz bu futbolla insanları sadece hayattan soğuturuz başka bir şey yapmayız.

10 Ekim 2012 Çarşamba

Hayırlısı


''Sanica Boru Elazığspor Kulübü, Bülent Uygun'dan boşalan teknik direktörlük görevine Yılmaz Vural'ın getirildiğini açıkladı.
Kulübün resmi internet sitesinden yönetim kurulu adına yapılan yazılı açıklamada, teknik direktör Bülent Uygun'dan boşalan teknik direktörlük görevine tecrübeli isim Yılmaz Vural'ın getirildiği belirtildi.
Açıklamada, ''Sayın Vural ile her konuda anlaşma sağlanmış ve teknik direktörümüz olmasına karar verilmiştir. Yeni hocamızın kulübümüze hayırlı olmasını temenni eder, sayın Yılmaz Vural'a görevinde başarılar dileriz'' ifadeleri kullanıldı.
Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Sanica Boru Elazığspor'un teknik direktörü Bülent Uygun, önceki gün görevinden istifa etmişti.''

Hayırlısı demek düşer bize her zaman olduğu gibi.Uzun zamandır görmüyorduk kendisini bakalım.Bu sezon nasıl enstantateler çıkacak.

Kaynak:NTVSPOR

7 Ekim 2012 Pazar

Fenerbahçe-Beşiktaş


Yine her zamanki gibi maç öncesi hakem eleştirimi yapmak istiyorum. Geçen hafta İlker Meral'ın "düdük" merakından bahsetmiştim. Özgür Yankaya ise bugün sanki bana inat yapıyormuşcasına kullandı düdüğünü, buna bir şekilde çözüm bulunması lazım, her iki takım adına da 3-4 tane tehlikeli atak düdük kurbanı oldu.

Kasımpaşa maçından sonra Fenerbahçe'nin önünde çok büyük bir şans olduğunu söylemiştim. Bu şansı çok iyi kullandılar, iyi oyun ve net skorlarla 2 önemli galibiyet geldi. Takım içinde artık bir sorun kalmadığı kanaatindeyim. Oyun olaraksa istenen görüntü yavaş yavaş oluşuyor.

Gladbach maçının kahramanıydı Baroni. Ancak benim görüşüm Baroni'nin Fenerbahçe kalitesinde olmadığıdır. Kötü bir futbolcu değil ancak oyun zekası ve topu kullanımı yeterli seviyede değil ve olamayacak da. Rotasyon için iyi bir oyuncu ancak ilk 11 için bence takımın ideal dizilişindeki zayıf halka.

Meireles-Mehmet Topal ikilisi hala benim görüşüme göre ligin en iyi orta sahası. İkisi de ne yaptığını bilen, bilinçli oyuncular. Kattıkları dinamizm ve maç içi devamlılıkları da cabası.

Sow her zaman belirttiğim gibi bu sezonki en iyi oyuncu Fenerbahçe'de. Bugün karşılığını da güzel bir golle aldı. Geriden gerekli yardımı aldığı takdirde gollere de devam edecektir.

Fenerbahçe'nin en zayıf halkasının Cristian olduğunu söyledim. Onun yerine benim gözümdeki en iyi alternatif ise Fernandes. Bugün gördüm ki Fernandes Fenerbahçe yapbozundaki tek eksik parçaya uygun nadir ve nadide bir futbolcu. Orta alanda yaratıcılık olarak ona ayak uyduran bir isim daha olsaydı bugün daha efektif bir Beşiktaş izleyebilirdik.

Olcay çok sönük kaldı. Kendini en fazla göstermesi gereken maçtı. Galatasaray maçındaki oyunu da beklentileri arttırmıştı ama pek varlık gösteremedi.

Necip çok iyi niyetli oynadı. Özelliklerinden fazlasını sahaya yansıtmaya çalıştığı için bal yapmayan arı görünümündeydi ancak kadro derinliği zayıf olduğu için bu oyun şekline alışmasında fayda var.

Samet Aybaba'nın iyi bir taktisyen olduğunu düşünmüyorum. Güzel bir birlik beraberlik yakaladı, mücadeleci bir takım oluşturdu, ancak bütün bir sezonu böyle geçiremezsiniz. Sahaya bir taktik yansıtmanız lazım.

Uzun top bir taktiktir. Ancak uzun topta, uzun boylu bir forvetten fazlası lazımdır. Öncelikle de sahaya doğru dizilmek gerekir. Almeida atılan her uzun topa vurdu ancak dönen topların hepsi Fenerbahçe'de kaldı. Beşiktaş uzun top oynamak istiyorsa, rakip sahaya iyi kuluçlanıp dönen toplardan hızlı ataklar bulmaya çalışmalı. Ancak sahada uzun top atılıp kendi yarı alanında bekleyen bir Beşiktaş vardı.

Kadroya ilk baktığımda aklımdan bir çok şey geçti.

-Hilbert-Toraman-Sivok-Escude savunma dörtlüsü, Uğur sol, Olcay sağ kanat.

-Toraman-Sivok-Escude-Uğur savunma dörtlüsü, Hilbert sağ, Olcay sol kanat.

Daha sonra İtalyan sistemi geldi aklıma ki bana kalırsa Beşiktaş'a çok uygun bir sistem. 3-5-2.

Escude sol, Toraman sağ stoper, Sivok libero. Uğur-Hilbert ikilisi iki kanatta, tekniği hızından daha iyi olan Olcay Almeida'nın arkasında. Ortada yine Fernandes-Veli-Necip. Hatta Olcay'ın yerine Batuhan girip, o zaman daha verimli bir uzun top da oynanabilir.

Bir teknik direktör takımına bir şeyler katmalı. Takıma uymayan bir sistemi her hafta sıkılmadan devam ettirmek yerine, yeni arayışlar içinde olmak takıma bu durumdan daha fazla zarar veremez. 

Aykut Kocaman Fenerbahçe'de bu sezon kendi sisstemini oturttu ve şu anda da işler yoluna girmiş görünümünde.

Samet Aybaba da aynı hamleyi yapmazsa Beşiktaş, "sürpriz yapabilecek Anadolu takımı" görüntüsünden çıkamaz.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Galatasaray 0 2 Braga,SİSTEM

Terim'in sisteminden hiçbir koşulda vazgeçmemesini, cesur oynamasını anlayabilirim.Ama bu durum sana içeride oynadığın maçlarda  kilidi açamamanı sağlıyorsa  orada bir sorun var demektir.Galatasaray'ın dün aldığı mağlubiyetin tek sorumlusu bana göre sistem.Biz 4-4-2 oynayan takımız bunu uygulamak zaten başlı  başlı başına zor bir şey,dün birde bunun üstüne 2-4-4 oynamaya kalkıştık.Şampiyonlar Ligi'nin ne olduğunu hep söylesekte takım olarak ne olduğunu sanırım dün çok daha iyi anladık.Braga ne Galatasaray'dan üstün bir kadro yapısına sahip,ne de oyunculara.Sadece doğru olanı yaptılar dün hepsi bu.Cluj maçında tek kale oynadılar neredeyse. 34 şutun 25'i kaleyi bulmuş ama kalelerine gelen iki top gol olmuş.Burası böyle.Bir maçla bir maçın farklı olabilir.Burası lig arenası değil, hep aynı oynadığın sistemden devam etmek de hiç kolay değil.Maç içinden sistem değişikliğini gidebilmek çok önemli,ya da bunu karşı takımı analiz ederken maç öncesinde düşünmek.Galatasaray dün Elmander'in girmeseyle bir anda farklı sistem arayışı takımın daha etkili olmasını sağladı.

Bu maçtan çıkarılacak en önemli şey takımın bu arenada bu oyunculara sahipken 4-4-2 oynamayacağı.4-3-3 şu an için akla en yatkın sistem.Melo bitik durumda bu net çıkaracağı max dakika 70.Sonrası olmuyor.Dün Hamit'te olmayınca Amrabat o kanatta çok bocaladı,tıknadı adeta.Zaten adamlar sağ kanat için önlem almıştı belli.Eboue ve Amrabat doğru düzgün girdiği bir pas oyunu yok,bunu iyi engellediler.Neden 4-3-3'ü biraz açalım.Hamit denge adamı.Melo'nun kötü oluşu Selçuk'u da formsuz kılıyor.Onu açıklarını kapatmakla uğraşıyor.Hamit'in o bölgede oynayışı ile orta saha daha diri olur.Belki Melo'da buna bağlı olarak daha fazla maç içinde kalır.Şu an oynanan düzen içinde Melo fiziği toparlamadığı sürece Selçuk'dan o eski veremi beklemeyin.Sadece gol açısından değil,pas organizasyonları da bunun için geçerli.Orta saha için bu  düzen oluşturulabilir,ileri hatta ki üçlü içinde öyle.Amrabat 4-3-3'te daha verimli oynar.Kaldı ki elimizde ki 3 forvette kanat-forvet oynayabilecek adamlar.Bu üzerine kafa  yorulacak şeyler Fatih Terim bunu düşüncektir.

Gruptan çıkmak zorlaştı ama ipler hala bizim elimizde.Cluj'da ters takım anlaşıldı ki dün maç sonucuna bakarsak.Oradan alınacak olası 6 puan ve içeride ki Manchester maçı önemli.Umarım Braga maçı final olmaz ,yoksa işimiz baya zor olacak.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Alex de Souza!


Hepiniz biliyorsunuz olayı. O gitti artık. O'nu bu blogda çokça kez eleştirdim, içim burkularak yaptım bunu. Son 8 yıldaki sevinçlerimde O vardı çünkü, üzüntülerimde de. Yanında değildim ama çok şey paylaştım O'nunla.

Öyle bir duruma geldik ki taraftar olarak, öyle keskin çizgilerle ikiye ayrıldık ki bize seçim yaptırmak istediler, yapamazdık ama, bizim için "Annen mi baban mı?" sorusu gibiydi. Hangisini seçebilirdik ki?

Neden böyle yaptın ki? Neden her şeyi bir sineye çekip uzatılan zeytin dalını görmezden geldin? Neden efsanemiz olarak kalıp, futbolu bitirmek istemedin? Neden oldu bunlar bir anda?


Olmadı bu. Yakışmadı. Sevenler böyle ayrılamaz sen de biliyorsun. Ben sana kızardım hep ama bilirdim ki geri geleceksin. Bir şekilde gene orada olacaksın. Ama gittin artık, yoksun, nasıl alışacağız peki biz buna? Hiç düşündün mü bunları? Ya sen nasıl alışacaksın?

Böyle olmamalıydı, üzülüyorum, daha çok da neye üzülüyorum biliyor musun? Bunun için uğraşmana üzülüyorum. 

Ne diyebilirim ki daha fazla. Böyle bir durumda seni nasıl eleştirebilirim ki, yoksun artık, ben varlığına güvenip seni eleştirdim hep. 

Yolun açık olsun BÜYÜK KAPTAN. Her zaman bu taraftarın kalbindesin...

30 Eylül 2012 Pazar

Beşiktaş-Anadolu Efes


Maçı Dorukcan Duyan ile birlikte canlı olarak izleme şansı buldum. Efes Farmar-Vujacic-Gordon-Semih-Kerem 5iyle başladı maça. Beşiktaş ise Jerrels-Serhat-Cristopher-Cevher-Vidmar 5lisiyle sahadaydı.

İlk 6.5 dakika Oktay Mahmuti'nin hiç oyuncu değişikliği yapmaması en garipsediğim olaydı. Üstelik Farmar ve Vujacic ikilisinden de beklediği katkıyı alamamasına rağmen. Beşiktaş ise Tutku ve Serhat ikilisiyle ayakta kaldı ilk periyotta.

Efes'in mağlubiyetinin ise birkaç önemli etmenin sonucundaydı.

- Farmar son çeyreğe kadar çok etkisizdi. Oyunların çoğunu kullanamadı ve takımı yönetemedi.
- Farmar'ın yanında Vujacic de ilk devrede etkisizdi.
- Doğuş oyuna girdi mi göremedim. Özellikle 2. çeyrekte Beşiktaş hücumda etkiliyken Doğuş-Sinan ikilisiyle  tam saha baskı yapılıp, hücumda pota altında Kerem-Semih üstünlüğüyle sayılar bulunabilirdi.
- Doğuş için söylediklerim Ermal Kuqo için de geçerli.
- Kerem Tunçeri keza yine etkili olamayan isimlerden. Birkan Batuk da tecrübesiz kalınca Efes oyun kurmakta sıkıntı çekti.
- Kerem Gönlüm pota altında etkiliydi. Ancak Barac aynı katkıyı sağlayamayınca Kerem de yoruldu pota altında.
- 2. çeyreği 1, 3. çeyreği 2 faulle tamamladı Efes. Bunu amatör takımlar bile yapmaz. Özellikle geride olan bir takım hiç yapmaz. Faul yapıp rakibi tekrardan kenara itmek yerine, kolay hücumlar yapılmasına izin verdiler.
- Kaçan birçok faul atışı farkın kapatılamamasındaki en büyük faktördü.



Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse Beşiktaş'ı sezon öncesi biraz hafife almışım. Ancak Jerrels her maç bugünkü kadar faydalı olmaz, Beşiktaş taraftarı buna kendini şimdiden hazırlasın. Serhat Çetin-Muratcan Güler rotasyonu ise bugün izlediğim kadarıyla 2 numara pozisyonun için çok iyi kıvamda. İkisi de benzer özelliklerde oyuncular olduğu için saha içi devamlılığı bu bölge için maksimum seviyede neredeyse. Tutku yıllanmış şarap gibi. Bugünkü galibiyette bana göre en büyük pay onun Beşiktaş adına, özellikle 2. çeyrekte farkın açılmasında müthiş rol oynadı.

Patrick Cristopher için sezon öncesi takımı tek başına götürürse Beşiktaş birşeyler yapar kıvamında konuşuluyordu. Ancak bugün gördüğüm kadarıyla Cristopher takımın bir parçası ve gerektiğinde de sorumluluk alıyor. Dasic ve Markota hakkında pek bir bilgim olmadığını söylemiştim daha önce. Dasic bugün çok faydalı oldu. Sayı katkısının yanında ribaundlarda da 5 numaraya büyük yardım etti. Ancak Markota felaketti. Özellikle 3. çeyrekteki saçma tercihleriyle Efes'i oyuna ortak etti.



Bugün Beşiktaş Efes'i değil, Erman Kunter Oktay Mahmuti'yi yendi. Oktay Mahmuti'nin takımını iyi harmanlayamadığı görüşündeyim, biraz daha rotasyon sağlayabilirdi, bunu yapacak geniş bir kadro var elinde. Erman Kunter ise her hamleyi akıllıca yaptı, Markota'yı oyunda biraz daha az tutabilirdi gerçi. Yine de benim için en büyük favori hala Anadolu Efes. Bu kadar kaliteli oyuncular bir daha aynı gün bu kadar kötü oynarlar mı soru işareti.

Son olarak Beşiktaş'ı tabi ki kutlarım. Söylediğimin aksine diğer 3 takımdan bir adım geride olmadıkları görüündeyim artık. Eurolegue Final-Four kıvamında bir şampiyonluk dörtlümüz var, müthiş bir lig bizi bekliyor.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Kasımpaşaspor-Fenerbahçe

Öncelikle birkaç haftadır internet sorunlarım nedeniyle yazı yazamıyordum, bunun için özür dilerim.

Yazıma şu iki nefretimle başlamak istiyorum:

- Lig TV canlı(!) yayını. Ben anlayamıyorum, 400 milyon dolar verip sonra maçı göstermemenin mantığının ne olduğunu. Sıkıcı geçen bir maçta "Acaba ne oluyor şu an sahada?" şeklinde bir heyecan yaratma uğraşının göstergesi mi maç devam ederken Raul Meireles'in su içişini izlememiz.

-Hakemlerimizin düdük çalmayı çok matah bir şey sanmaları. Bir yorumcunun çok güzel bir lafı vardı: "Hakem yalnızca kuralları değil, futbolu da bilmeli." O kadar doğru bir laf ki. Bir maçı güzelleştiren, heyecanlı kılan bir diğer etmen de hakemdir. Hakemin pozitif futbolu sahaya yansıtması gerekir. Ofsayt pozisyonunda top zaten savunmada kalmışsa düdük çalıp topu biraz yana taşımanın, sonra tekrardan düdük çalıp topu 2 adım geriye aldırmanın, sonra tekrardan düdük çalıp oyunu devam ettirmenin futbola, maça katkısı nedir lütfen biri bana anlatsın. Sevgili İlker Meral, hapishanede görevli ol, bol bol düdük çalarsın orda.

Bu iki olayla ilgili içimi döktüğüme göre artık yazıma başlayabilirim. Fenerbahçe'nin sorunu teknik ya da taktik değil. Fizik ve mental. Bugün Sow,Meireles ve Mehmet Topuz dışında olumlu oynayan oyuncu yoktu. Egemen gibi hava toplarındaki hakimiyetiyle bir oyuncunun Adem Büyük gibi fizik gücü kendinden son derece düşük birine üst üste iki kez kafa topunu vermesinin ne Aykut Kocaman ile ne de taktik anlayıla ilgisi vardır.

Bu demek değildir ki Aykut Kocaman'ın hiç bir suçu yok. Aksine sorumluların başında geldiği görüşündeyim. Fizik gücü sağlamak, takımı dinç tutmak, mental açıdan hazırlamak teknik direktörün görevidir ve Aykut Kocaman müdahele etmediği takdirde Fenerbahçe de düşmeye devam edecektir.

Geçen sene takımı sırtlayan Stoch ve Alex'in takıma katkısı sıfırın altına düşmüş durumda. Alex pas tercihlerinde bile yanlış yaptı ki bunu yapacak bu ligde ki en son oyunculardan biridir. Mehmet Topuz kuvveti ve dinamizmi ile ön plana çıkan bir oyuncu, onları da kaybedince iyi orta yapan amatör futbolcu kıvamında kalıyor. Yobo-Egemen ikilisi bugüne kadar güven doluydu, bugün ise güvenilen dağlara kar yağdı. Gökhan Gönül'ü Türkiye'nin en iyi sağ beki yapan özellikleri arasında hızı, dinamizmi, çabukluğu, hücuma katkısı, savunma bilgisi, ters kademe, hırsı vardı, şu anda bir tek hızı kalmış. Hasan Ali gelişime açık sol bek görünümünde hala, takım iyi olsa onun da ne kadar iyi olacağını göreceğiz ama etrafındakiler varlık gösteremeyince o da parlayamıyor. Meireles-Topal ikilisi şu anda ligin en iyi orta sahası belki de, Sow ile birlikte takımda mücadelen eden tek oyuncular.

Kasımpaşaspor'a geçecek olursak, Metin Diyadin sonrası nasıl bir performans sergileyecekleri merak konusuydu. Tüm görüşlerin aksine bana kalırsa karşılarında iyi bir takım olsa dağılırlardı. Ancak yine de sahaya yayılış açısından iyi bir performans sergilediler. Biraz daha yeni hocaya alışma sürecini geçirmeleri lazım, çok iyi bir kadroları var ilk 8de yer almaları muhtemel.

Her takımın kötü gittiği zamanlar olmuştur. Böyle bir dönemde gerçekten de altın tepside sunulmuş bir fırsat var önlerinde. Bir Avrupa maçı, ve rakip kendisinden bile kötü durumdaki, Mönchengladbach. Deplasmanda alınacak bir galibiyet ve iyi bir oyun, takımın moralini, güvenini yerine getirecek, taraftarın desteğini biraz olsun hissettirecek ve Beşiktaş maçına takımın daha iyi çıkmasını sağlayacaktır. Milli arada da gereken değişimler gelir umarım.

28 Eylül 2012 Cuma

Orduspor 2 0 Galatasaray

Kazanan takımı tebrik etmekle başlamak bu maç için en doğru şey olur.Çok dikkatliydi Ordu,konsantrasyonları tavan durumdaydı. Maça net hazırlanmışlardı.Takım olarak çok güçlüler fiziken şu an ligin ilk üçü içindelerdir.İyi bir savunma anlayışları var,savunmayı takım olarak yapıyorlar.Bugün iki kanat oyuncusu da beklere iyi yardım etti.Sadece hücuma çıkmak için beklemediler.Diğer Anadolu takımları işte bunu yapamadığı için büyüyemiyorlar.Tabi burada Ordu'nun ileride ki forvet 3'lüsü de herkeste yok o da ayrı bir mevzu.Bir savunma takımı için ileride bulduklarını atacak bir forvet hattı var.Savunma için tek söylenecek handikap çok kalenin önünde o hattı kuruyorlar.Bugün Burak atamadı ama bir gün gelir başkası atar.Onun dışında Cuper takımını çok iyi  tanımış,sahip olduğu oyuncuların profilini çok iyi çıkarmış.Oyunu bugün hiç geniş alana yayılmadan oynadı Ordu,eğer oynansaydı İbrahim Kaş zor anlar yaşayacak isimlerin başında geliyordu.Aynı zamanda karşı takımı da iyi analiz etmiş onu ayırıyorum.


Galatasaray'a gelecek olursak maddeler halinde sıralamak istiyorum.

-Artık şu ucuz penaltı alma yollarını bırakalım.Eboue bunu çok yapmaya çalışıyor,sonra dönüşü gol oluyor.Cris orada hatalı ona aşağıda değinecez.
-Elmander neden çıktı anlamadım .Umut-Burak-Selçuk organizasyonu bu maçta işlemeyecekti zaten.Bu değişikliği başka hangi nedenle yaptı diye düşünüyorum kendi kendime.Evet biraz tempo geldi Umut girdikten sonra ama bence Elmander-Umut daha iyi olabilirdi.
-Cris fiziken çok kötü,ayrıca tahmin ettiğimden ağır yaş sanki fazla mı etkiliyor,umarım öyle olmaz kendini çabuk toparlar.İkinci gol  ağır oluşun  en büyük göstergesi.Hakan kanattan gene  sıfır yardımla oynadı ve o kanat gene patladı.Uğur Meleke maç önü yayında Cris,Hakan Balta,Amrabat 'dan olcak L bu maçı çok etkileyecek demişti doğru demiş.
-Melo,Melo,Melo desek yeterli olur anlayan anlar.
-Güven iyidir ama dozajı kaçınca sonuçlar biraz ağır olabiliyor.
-Hamit eğer sakatlanmasaydı oyun daha dengede gidebilirdi.Aydın girince takımın düzeni bozuldu.Zaten Aydın'da savunma mı hücum mu ikisinin arasında kaldı.

Beşiktaş maçından sonra da ders çıkarılmalı demiştim,bu maç yazılı öncesi son günler.Artık maç temposu giderek artacak dikkatli olmak gerek.

27 Eylül 2012 Perşembe

Haay Maşallah


''Newcastle United, menajer Pardew ile 8 yıllık sözleşme imzaladı.
Kulüpten yapılan açıklamada, 2010 yılının Aralık ayından bu yana Newcastle United'ı çalıştıran Pardew ile 8 yıllık sözleşme imzalandığı belirtildi.
Geçen sezon Newcastle ekibiyle ligi 5. sırada bitiren 51 yaşındaki Pardew, iki farklı organizasyon tarafından ''yılın menajeri'' seçilmişti.
Bu sezon geride kalan 5 haftada 8 puan alan Newcastle United, 10. sırada bulunuyor.''

Bu habere ne desek bilemedim sadece haber kalsa daha  iyi olacak.
Kaynak:NTVSPOR

23 Eylül 2012 Pazar

Gaziantepspor İçin Kısa Kısa

Hikmet Karaman çok sevdiğim bir hoca,gittiği takımlarda takdir edilesi işler yapıyor.Bir vizyon ve misyon sahibi. Kaç hoca Barcelonayı hem izleyip  hem orada ki sistemi de kendine uyarlayıp ilk sene Binya-Dany-Karcemarkas gibi oyunculardan tandem yapar.Bu ne kadar hocanın gelişmeye açık olduğunu gösteriyor.Bu durum Türk hocalar arasında 3-5 kişi dışında pek sahip olmadığımız bir şey.Geçen sene  Abdullah Ercan'dan sonra göreve geldiği Gaziantep'de olumlu işler yaptı takım belki geçen senenin son haftalarının en formda ekiplerinden biriydi.Malum ülkemizde ki 3 Temmuz sürecinden etkilenen kulüpler olduğu kadar Gaziantep'te baya zor dönemler geçirdi.Yolsuzluk iddiaları sonucunda başkan İbrahim Kızıl'ın da aralarında bulunduğu çoğu kişi zor günler yaşadı.Bu durumdan kulüpte nasibini aldı.Ortaya bir kriz çıktı.Oyuncular ayrıldı,Dany,Popov,Ivan De Souza(o lig başladıktan sonra gitti),Elyasa,Emre Güngör,İbrahim Akın,Murat Ceylan,Sezer Badur.Bunların çoğu ilk on bir oynayan oyuncular.Popov dediğimiz adam burada yıldızı parladı desek yanlış olmaz,ya da Dany için de aynı şey.Oyuncular da gittikten sonra ortada koskoca bir kriz ve bunu yönetecek bir insan açığı çıktı.Bunu da Hikmet Hoca'nın çok iyi yaptığını düşünüyorum.Giden oyuncular yerine nispeten de olsa onların yerini dolduracak oyuncular aldı ama hala bir oyuncu açığı olduğu aşikar zaten bunu her açıklamasında söylüyor,oyuncuları sistemi doğrultusunda olabildiğince uydurmaya çalıştı.Bu sistemin meyvelerini Trabzon ve Beşiktaş maçlarında kendini göstermesi Hikmet Hoca'nın önemini bir kere daha vurguluyor,o maçlara hem kendini hem oyuncuları nasıl hazırladığını gösteriyor.

Şu an takımın kendine güvenin gelebilmesi için alınacak üst üste iki galibiyet takımı daha iyi yerlere taşır.Bakıldığında ilk 6 hafta maçı o kadar kolay değil yani.Sivas,Fener(D),Trabzon,Kasımpaşa(D),Beşiktaş ve haftaya da  Bursa deplasmanı.O krizden çıkıp yeni kurulan takım için hiç kolay maçlar değil.Kasımpaşa deseniz adamla ligde 2. yani.Bursa deplasma takım için önemli oradan alınacak bir üç puan,sonra Ibricic'in cezasının bitmesiyle birlikte daha da emin adımlarla yola devam edilecektir.


Son olarak dünkü maçtan sonra Batuhan Orhan'ın golü için 500 kere vursa gol olmaz demiş ya yani artık şu çocuk hareketleri bırak herkes biliyor zor bir gol olduğunu ama söylemek sana mı kaldı,kendine zarar veriryorsun adam golü atmış tebrik etsen ölür müsün?Sen sadece çalışmana bak hani öyle Uğur,Fernandes dese neyse de sana noluyor sen git çalışmana bak sen öyle goller at, insanlar seni tebrik etsin alkışlasın.

20 Eylül 2012 Perşembe

Manchester 1 0 Galatasaray

Müthiş heyecanla başladık maça.Galatasaray taraftarının o müziği duyması orada olmak kadar şevk vericiydi.Maçın başı maçın kaderiydi bence.Her şey o dakikadan itibaren çok farklı şekilde gelişebilirdi,sadece bizim açımızdan değil onlar içinde bu geçerli belki çok daha fazla hırslanıp daha fazla saldırabilirlerdi.Zaten hakem bu maçta iki takım içinde penaltı vermeme rekorunu girdi ona diyecek bir şey yok.

Takımın için gidişatı bozan iki önemli etmen vardı,Umut'un sakatlanışı ve Melo'nun fiziki durumu.Umut gidince sadece oyuncu değişikliği hakkı gitmedi,takımın çarklarında da sorunlar oluştu.Umut sadece forvet olarak değil pres gücüyle bir orta saha gibi de oynadığı için takımın düzeni bozuldu.Melo'nun fiziki durumu böylelikle 70'de patlattı(patlamaya hazırdı zaten o bambaşka bir tartışma konusu) bu durum sadece Melo açısında değil Selçuk içinde olumsuz bir durum oluşturdu.Daha fazla geri gelmek durumunda kaldı,ileride daha uzun süreli kalabilseydi Hamit'in ve Amrabat'ın final paslarında ki yanlışları belki olmayıp Selçuk'un ayağında daha iyi neticelenebilirdi özellikle ilk yarı için.İkinci yarı çünkü biraz daha ileride kaldı orta saha da topa hakimiyet bizde daha fazlaydı.


Manchester'in kanatları kullanacağı herkes tarafında biliniyordu maşallah onlarda oraları iyi işlediler.Eboue'yi ilk kez bu kadar bitik gördüm,güçsüz düştü.Hakan'ın kanadı Amrabat'tan pek fazla destek görmeyince o kanattan daha etkili geldi Manchester,sadece Amrabat'ta suç değil Hakan'da ezildi tabi bunu görmezlikten gelmemek lazım.Dany ve Semih çok iyi oynadılar net yani takımın Muslera ile birlikte en iyileriydi takımın.Sakindiler,uyumları iyiydi,güvenle oynadılar(ilk dakikaları hariç tutuyorum) sadece  tecrübe sorunu yaşadılar Kagawa ile oynanan pozisyonlarda arkaya gelen toplar tehlike yaratttı ama ilk kez Şampiyon Ligi maçına çıkan oyuncular için müthiştiler.Gol de Dany pozisyon hatası yaptı ama tek suç onda değil oraya hemen birinin gelmesi lazımdı, kademe olması gerekirdi.

Galatasaray Fatih Terim'in de dediği gibi Old Trafford'da çatır çatır oynadı korkmadan,hiçbir şeyinde taviz vermeyerek herkese gösterdi bence kim olduğunu, neyi istediğini.Yenilsek bile oynanan oyun,gösterilen mücadele ilerisi için umut saçtı,daha güzel günlerin geleceğinin habercisi olduğunu gösterdi.Son olarak taraftar için bir şeyler söylemek lazım,harikanın daha ötesinde bir şey varsa onlar için söylenebilirdi bugün ayrıca teşekkür onlara...



16 Eylül 2012 Pazar

Antalyaspor 0 4 Galatasaray, Maça Dair Kısa Kısa

Maç için belli başlı noktalara değinmek lazım aslında.İki taraf içinde taktik konuşucak bir maç olmadı.İlk gol hatadan kaynaklı,ikinci gol yetenek,üç frikik,dörtte gene hatadan kısaca böyle yani.Öyle sete oturup gelen bir gol olmadı.Zaten kırmızı gelince hepten maç koptu.Değinmek istediğim noktalar var onları sıralamak istiyorum;

Hakan Balta benim açımdan her zaman güvendiğim bir oyuncu.Dip yaptığı sezonuda gördük,tavan yaptığıda.Melo'ya taraftar nasıl büyük sevgi besliyorsa aynı sevgiyi Hakan Balta'ya karşı da beslemeliyiz. Bunu fazlasıyla hak eden bir oyuncu.Bu takımda en çok kaptan olmasını istediğim oyuncuydu.Şu an o pazubandı koluna takması bana müthiş bir mutluluk veriyor.İnşallah hep böyle devam eder.

Cris için konuşulacak bir maç değildi,ama Semih ile iyi bir uyum yakaladılar.Cris tecrübesiyle sadece takımın savunma hattına yardım etmiyor,Semih'in de oyununa katkı sağlıyor,daha güvenle oynuyor.Bazı pozisyonlarda öne doğru fakeler veriyor daha rahat daha sakin oynuyor.Ayrıca savunma çıkıp attığı pasda ayrıca bir güzeldi.

Amrabat yavaş yavaş kapatıyor maç eksiğini,tempoya ayak uydurmaya başlıyor.İlk gol için ne kadar cin oyuncu olduğunu gösterdi.Rakiple her pozisyon vücut temasını sağlıyor hızıyla kaçıp gitmiyor hemen dayanaklı yani bu da onun için önemli bir artı.

Antalya için bir iki bir şey söylemek isterim.Bir kere hiç sevmem kendilerini.Geçen sene düşmelerini çok istedim ama malesef olmadı.Bu sene kadro zenginliği oldukça iyi.Öyle ki Emrah bile yedek kalıyor.Kaleci ve defansa acil müdahele şart.Hakan Arıkan o kalecinin nasıl arkasında enterasan bir durum.Zizic ile Deniz arasında ki uyum sıfır.Emre Güngör orası için iyi bir hamle olabilir.Ayrıca Tita'nın da sağ kanat değil forvet arkası kullanılması daha etkili olabilir.

8 Eylül 2012 Cumartesi

Gerçekleri Unutmamak

Abdullah Avcı bir şeyleri değiştirmek istiyor belli.Takımda cesur hamleler yapmak istiyor,hücumcu sayısı fazla olan bir on biri sahaya sürüyor,ileride baskı yapmak istiyor.Takımının kalitesine güveniyor,korkmuyor.Buna saygım sonsuz, bunu da yapmalı zaten.Ama fantezi işler arayarak değil.Bakın milli takımımızın aklıma gelen tek oyun şablonu var.Selçuk-Burak-Umut üçlüsünün oynadığı oyun.Bizim ana şablonumuz bu ise bizim bu ana şablonun sahada olup,sonra başka planlar düşünmemiz gerekiyor.Dünkü maç içinde bu ana şablon o kadar iyi oynanabilirdi ki.Hollanda'nın savunma iletişimi,birbirleriyle uyumu sıfır.Bu durumdan çok iyi bir şekilde yararlanabilirdi.Biz ileride baskı yaparak bunu aşmak istedik,ama olmadı.Abdullah Avcı daha önce çalıştığımız taktiği iyi uyguladık diyor ama dün sahada öyle set hücumu yapılarak yaratılan bir tehlike yoktu.Hep çalınan toplar ve duran toplar sayesinde tehlike yaratıldı.Selçuk İnan sadece Burak'a ve Umut'a top atsın diye oynayacak bir oyuncu değil.Şu an milli takımın oynayacağı bütün sistemlerde Selçuk İnan'ın yeri vardır bu açık ve net.Zaten eğer yoksa da sen uyduracaksın,bahsettiğin oyuncu Türkiye'nin en iyi oyuncusu.Abdullah Avcı sadece sistem gereği Selçuk oynamadı diyor ama dün de oynamayacaksa ne zaman oynayacak.Estonya sana bu kadar boş alan bırakmaz hem de deplasmandaysa.

Değinilecek bir diğer konu ise Hamit-Tunay koridoru.Herkes Hamit'e kötü oynadı diyor ama hem diyorsun fizik-kondisyonu eksik,defansta top çıkaracak adam yok (biraz Ömer Toprak) karşısında Robben gibi adam ve önünde oynayan Tunay defansa yardıma gelmiyorsa Hamit ne yapsın.Ayrıca dün yerine rağmen gene fena maç çıkarmadı  bence.Tunay için ilk resmi maçı için fazla önemli bir maça çıktı, çok panik oynadı ,hoca ona güveniyor ileride ne olacağını göreceğiz şimdi konuşmak erken.


Hollanda için diyecek bir şey yok bence.Bu kadar kötü Hollanda zor bulunur,dün o Robben'e rağmen gene puan bile alabilirdik ama müthiş(!) taktiksel hamleler onu pek mümkün kılmadı.Grup liderliği için aslında bu Hollanda'yı gördükten sonra umutlar artıyor ama Romanya ve Macaristan'ı ne olduğunu bilmiyoruz bence bu kadar kötü olmazlar.


Bir şeyler denenmek isteniyor,bunların arkasındayız destek vereceğiz ama gerçekleri göz ardı ederek değil,aksine bu gerçeklere daha da sıkı sarılarak...


7 Eylül 2012 Cuma

Beşiktaş'taki Belirsizlik


Sezona "Feda" parolasıyla başlanınca ve yalnızca Mehmet Akgün, Olcay Şahan, Oğuzhan Özyakup transferleri gelince, hazırlık maçlarında da A takım oyuncularından çok A2 takımından gençler oynayınca Beşiktaş taraftarı da bu seneyi akıllarında feda etmeye hazırlanıyordu.

Ancak hazırlık maçlarındaki gençlerin performansı, Oğuzhan ve Olcay'ın parlaması ile sanki bir şeyler olacakmış gibi gözüktü. Ardından Uğur Boral, Escude ve McGregor takıma katıldı ki bu 3 isim gerçekten de direk takıma adapte olabilecek isimler. Özellikle Escude çok yerinde bir transfer.

Hazırlık maçlarındaki görüntü ve yapılan transferler Beşiktaş'ın 4-4-1-1 ya da 4-4-2 oynayacağı yönündeydi. Samet Aybaba'nın Quaresma ve Simao'yu ısrarla göndermek istemesinin nedeni de maddi şartların yanında sistemdir. Bu doğrultuda da Beşiktaş'a bir sağ kanat, bir sol kanat ve bir de forvet lazımdı. Ancak Beşiktaş transfer komitesi Samet Aybaba'dan bağımsız bir görüntü içinde.

Önce Samet Aybaba'nın takımda düşünmediğini söylediği Holosko feda politikasıyla birlikte takımda kaldı. Ekonomik dengeyi kurmak isteyen Samet Aybaba da bu doğrultuda sağ kanat transferinden vazgeçmiş oldu. Sol kanat için Drenthe ismiyle görüşüldü ki tam bu sistemin oyuncusuydu. Üstelik böylece Olcay daha yatkın olduğu sağ kanada geçebilecekti. Bu sefer de Almeida'nın gitmek istemesi ve Mustafa'nın uzun süreli sakatlığı buna engel oldu. Yine ekonomik denge düşünülerek Drenthe transferi kapandı ve hızlı bir yabancı forvet arayışına girdi Beşiktaş. Daha sonra Batuhan kiralandı. Nene, Sezer Öztürk ve Gökhan Süzen isimleri gündeme geldi. Her şeye rağmen bu 3 oyuncu takıma katılabilseydi gerçekten de müthiş bir çehre yakalanabilirdi. Ama hiç biri olmadı ve Beşiktaş dar bir rotasyonda kaldı. Benim için Samet Aybaba değil ama Beşiktaş transfer komitesi sınıfta kaldı. Ben bu transferlerin son güne bırakılmasa rahat bir şekilde gerçekleştirilebileceği görüşündeydim.

Mehmet Ayhan'ın Beşiktaş ile ilgili çok güzel bir yorumu vardı. "Birlik olup, haydi hep beraber birşeyler yapalım havasındalar" diye. Katılıyorum bu yoruma ve dışarıdan bir gözle bakıldığında da güzel bir tablo. Filmlerde fakir ama mutlu sıcak aile ortamı olur ya hani, o durumdalar işte ve bu da başarılı olmaları için gereken tek şey.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Başımız Sağolsun...


Bazen kelimeler anlamsız kalır. Eskişehirsporlu Ediz Bahtiyaroğlu dün gece evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.

4 Eylül 2012 Salı

Son Gün Transferleri


Bir kere bu kısıtlı zamanda bu  transferin yapılması bile önemli bence.İlgilenilen oyuncular Kolu Toure,Chivu gibi oyuncular çabucak anlaşılıp hemen takıma katmak kolay iş değil .Zaten Chivu işi olsaydı sezon başında olurdu diye düşünüyorum.Cris için her şey dışında şu an için en önemli sorun yaş gibi duruyor.Terim aslında Ujfa'dan defans için ne bekliyorsa  liderlikti,defans hattını toparlamaktı aynılarını Cris içinde isteyecektir.Zaten  Cris'i tercih etmesinin önemli nedenlerinden biride bunun olduğunu düşünüyorum işin tecrübe kısmı.Burada asıl amaç tabi Şampiyonlar Ligi olduğu için bakıldığında o açıdan gerçekten o tecrübeye fazlasıyla sahip bir oyuncu aldı Galatasaray.Ben bu transfere o kadar olumsuz bakmıyorum.Yaşı ilerlemiş olabilir oynayacak Ujfa'da çok genç değildi ve sezona iyi başlamamıştı.Tek sorun ki umarım olmaz uyum süreci uzun sürmez,çünkü takım zaten defans olarak bu sene sezona iyi girmedi birde bunun sancısını çekmez.



Meireles için transfer geç geldiğini söylemek gerekir öncelikle.Meireles hala aranan oyuncu mudur değil midir orası ayrı bir mevzu ama orta saha transferinin geç geldiği bu noktada önemli olan.Transfere gelince;takıma pas ve oyun konusunda belli bir hız katacağı kesin. Meireles'in en büyük özelliği ise bitmek bilmeyen enerjisi. Sürekli koşan dinamik yapısının yanında son vuruşlardaki yeteneğiyle de göze çarpıyor. Chelsea'de zaman zaman ileride oynasa da(Atletico maçında Ramires'e verilen görev gibi.) genelde merkezdeki savaşçı rolünü üstleniyordu. Orta sahada Mehmet Topal ile birlikte iyi bir ikili olacağı kanaatindeyim. Ancak savunmaya kanatlardan gerekli destek gelmediği takdirde kimse bu ikilinin yalnız başlarına takım savunmasını toparlamasını beklemesin.



Gökhan Süzen için Beşiktaş'ın tam kadro yapısını uygun bir oyuncu.Sahada savaşan bir oyuncu.Hem sol bek hem sol açık oynaması onu takım adına bana kalırsa önemli kılıyor. Drenthe transferini maliyet ve forvet ihtiyacı sebebiyle veto etmişti Samet Aybaba. Ancak yerli bir Drenthe alındı yine de. Uğur Boral ile arkalı önlü oynadığı takdirde rakiplerinin sağ kanatlarına zor anlar yaşatacaktır bu ikili çünkü ikisi de ileri-geri gidip gelebilen ve her iki alanda da başarılı olabilen oyuncular. Bu transferle Olcay Şahan 4-4-1-1 düzenindeki forvet arkasına geçerek daha verimli hale gelebilir. Şu an Beşiktaş için tek sorun forvet transferinin belirsizliği.

2 Eylül 2012 Pazar

BBL Sezon Öncesi Değerlendirmesi - Galatasaray ve Beşiktaş


Lakovic dışındaki bütün yabancılarını gönderen Galatasaray da bu sezon önemli transferlere imza attı. Lakovic sorununun ne olacağı ise hala merak konusu. Efes'e giden Jamon Gordon'un boşluğunu CSKA'dan Jamont Gordon dolduracak.(Kelime oyunu yapacak olursak eksiği yok fazlası var!) Jamon Gordon bu takımın belki de en önemli parçasıydı. Yapılan transferlere bakacak olursak da Ergin Ataman'ın bu katkıyı bütün takıma yayma uğraşında olduğunu görebiliriz. Fenerbahçe'den alınan Engin Atsür normal şartlar altında çok iyi bir transfer. Ancak geçen sezon başında Milli Takım'da geçirdiği sakatlık onu bayağı hırpaladı ve sezonun son döneminde gözlemlediğim kadarıyla da sıradanlaştırdı. Yine de eski Engin Atsür kimliğine bürünürse rotasyonun önemli bir parçası olabilir. Kazan'dan alınan Domercant kalıplı bir 2 numara. Profesyonel kariyerine Pınar Karşıyaka'da başlamış. Buradaki performansıyla göz doldurup Efes'e geçmiş ve daha sonra da Olympiakos'un yolunu tutmuştu. Yerinde bir transfer olduğunu düşünüyorum.

3 numaraya 2 transfer yapıldı. David Hawkins ve Cenk Akyol. Hawkins geçen sezon Beşiktaş ile dikkat çekmişti. Fenerbahçe ile de anlaşması söz konusuydu. Ancak Bogdanovic ile yola devam edilmesinin ardından bu transfer gerçekleşmemişti. Ligi de tanıması onun için büyük avantaj. Cenk ise hiç bir zaman ilk 5'de düşünülmeyen ama her zaman rotasyonda yer alan bir oyuncu. Henüz 25 yaşında, 2005'te Atlanta tarafından draft edilmişti. Hawkins ile iyi bir dönüşüm yakalayacağı görüşündeyim.

Erwin Dudley(Ersin Dağlı) ve Boniface Ndong pota altının yeni isimleri. Dudley batan Beşiktaş gemisinin mallarından. Türk statüsünde olması her zaman için büyük bir avantaj. 2005'ten beri burda. N'Dong ise Barcelona'da miladını doldurmuş bir oyuncu. Buraya para için geldiği konuşuluyor ancak gerekli mücadeleden kaçınmayacağını düşünüyorum.

Fark ettiyseniz  4 numaradan yeni bir transferi es geçtim: Milan Macvan. Bu adama özel bir parantez açmak istiyorum. Çok çok iyi bir transfer. Bir Fenerbahçeli olarak bu sezon pota altımızda Batiste-Andersen gibi isimler olsa da sorsalar  Galatasaray'ın hangi transferini kıskandın(beğendin) diye kesinlikle Macvan'ın ismini veririm. Cleveland tarafından draft edildi ama tam bir Avrupa basketbolu oyuncusu. 20 yaşında Maccabi ile Euroleague finaline çıktı. 12 dakika sahada kalıp 3 sayı 4 ribaund aldı. Ancak istatistikler önemli değil o atmosferi, tecrübeyi yaşaması yeterlidir zaten. Geçen sezon da Partizanla 10 Euroleague maçında 15 sayı 8 ribaund ortalaması yakaladı. Henüz 22 yaşında ve gerçekten de çok önemli bir transfer.

Bu sezon EuroCup'ta mücadele edecek Galatasaray. Bana kalırsa bu kadro EuroCup'ın üstünde bir kadro. Ne dersiniz belki de Beşiktaş'tan sonra duble yapmış oluruz.


Geçen sezonki kadrodan bir tek Can Akın ve Serhat Çetin kaldı. Ergin Ataman da gerekli maddi destek sağlanamayıp gidince Erman Kunter geldi koç görevine.

1 numaraya Curtis Jerrels alındı. Geliştirme Ligi'nde Spurs'ün alt takımı olan Austin Toros ile iyi istatistik yakalamıştı. Spurs'ün scoutı Dell Demps'in Hornets'in genel menajeri olmasının ardından da Hornets ile sözleşme imzalamış ve antremanlara başlamış ancak 1 hafta sonra serbest bırakılmıştı. Bir dönem Fenerbahçe'de de oynamış olması nedeniyle az çok tanıyorum. Çok alçaktan top sürmesi nedeniyle oyunu iyi kurmaktan ziyade penetreye dayalı bir oyun stili var. Eurolegue seviyesinde bir guard izlenimi vermemişti bana. Galatasaray'dan alınan Tutku Açık'ın ilk 5'te oynatılması daha mantıklı.

Açıkçası Gasper Vidmar dışındaki yabancı transferlerini pek bilinçli yorumlayamayacağım. Patrick Cristopher'ın Antalya BB'de profesyonel olduğunu biliyorum yalnızca ve çok izleme şansım olmadı. Ancak Erman Kunter'den Cholet'den gelirken getirdi onu. Demek ki kafasındaki sistemi gerçekleştirebileceğine emin olduğu bir isim diyebiliyorum yalnızca.

Vladimir Dasic 24 yaşında ama Real Madrid ve Lottomatica Roma gibi takımlarda oynamış. Damir Markota da Jerrels gibi geliştirme liginden NBA'e yükselmiş -Bucks ile sözleşme imzalamış- ancak daha sonra beğenilmeyip serbest bırakılmış bir oyuncu. Markota için ilginç bir ayrıntı ise, aynı şekilde 2008'de Cibona ile sözleşme imzalayıp, kısa bir süre sonra beğenilmeyerek serbest bırakılmış.

Vidmar konusu ise ilginç. Fenerbahçe sezon sonu bedelsiz geri alma opsiyonlarının olduğunu söylüyor. Beşiktaş ise bunu reddediyor. Bana kalırsa özellikle Türk statüsüne geçmesi söz konusu olan Vidmar ile ilgili sezon sonunda iki takım arasında tartışmalar boy gösterecek.

Muratcan Güler zamanında Beşiktaş'ta da forma giyen bir oyuncu. Yaşı nedeniyle eski dinamizminden eksik olsa da önemli bir transfer. Keza Cevher Özer de şut özelliği olan bir 4 numara. Kalıplı yapısıyla pota altında da etkili olabiliyor. Barış Hersek de Efes alt yapısından gelme bir oyuncu. Rotasyonda yapacağı katkı çok önemli.

5 numarada Vidmar'ın yedeği henüz yok gibi. Bir transfer gelmezse sıkıntı yaşanabilir. Ne var ki oraya bir transfer gelse de sıkıntı yaşanacağı kanaatindeyim. Geçen seneki 3 kupalı kadronun yanında bu kadro açıkçası biraz "kalburüstü" kaldı. Yine de bir Erman Kunter faktörü var. Gerekli sinerji yakalanırsa kim bilir belki de beklediğimden çok çok iyi bir performans ortaya koyarlar.

Fenerbahçe ve Anadolu Efes incelemelerim için : http://papyonlumuhabir.blogspot.com/2012/08/bbl-sezon-oncesi-incelemesi-anadolu.html




1 Eylül 2012 Cumartesi

Di Matteo Amacın Ne ?


İtalyan teknik adam geçen sezon Andre Villas Boas'ın yardımcısı olarak gelmişti. Art arda gelen başarısız sonuçlar sonrasında AVB'nin gönderilmesinin ardından da koltuğa oturdu. 3-1'in rövanşında Napoli'yı 4-1 ile geçerek önce "geçici teknik direktör" koltuğunu devraldı. Daha sonra FA Cup ve bildiğiniz üzere Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ile birlikte de bu sezonki sözleşmesini perçinlemiş oldu.

Community Shield'de Manchester City'e 3-2 yenildi Chelsea. 10 kişi kaldı yoksa öyle olmazdı denildi. Sonra ligde üçte üç geldi. Bak takım iyi denildi. Son olarak dünkü maç, Atletico Madrid iyi bir takım evet. 2 sezon önce de İnter'i yenmişlerdi Süper Kupa'da. Yenilmek olabilir, futbolun içinde olan şeyler bunlar. Ancak sahadaki oyun akılalmazdı.

Aslında benim değinmek istediğim konu bu değildi. Bu yazıyı dün Chelsea 4-0 kazansa da yazacaktım. Şu görüşteyim ki Di Matteo kadro kurmasını bilmiyor. 4 kulvarda yarışacak bir takım Chelsea. Bir takımın en dinamik olması gereken yeri olan orta sahasında ise Ramires, Mikel ve 34'lük Lampard'dan başka isim yok. Yok değil var da istenmiyor. Essien'in Real Madrid'e gittiği bugün açıklandı. Meireles'in de takımda istenmediği ve hatta Fenerbahçe ile görüştüğü söylentileri de var. Üstelik Meireles geçen sezon 50den fazla maça çıkmış bu takımın önemli parçalarından birisi.


Gelelim hücum hattına, geçen sezon seni şampiyon yapan Drogba'yı gönderdin. Anlarım yaşı ilerlemiş bir oyuncu. Ancak yerine bir adam almamak da neyin nesi? Üstelik bir de Sturridge'in Liverpool'a kiralanması gündemde. Hücum hattında Torres'ten başka alternatif yok. Alternatifi olmayan oyuncu da Chelsea'nın Guizası denilen oyuncu.(Bu sezon eski haline dönmüş bir görüntü verse de.)

Kısacası ben Di Matteo'nun ne yapmak istediğini anlamadım. 4-1-5-0 mı oynatmak istiyor acaba diye düşünüyorum bazen. Bir bildiği vardır diyip sezonun ilerlemesini beklemekten başka şansımız yok.

İstemek Ve Makinalaşmak

Gol dakika 7 geldi sanki skor 5-0 olmuş gibi  o andan itibaren Chelsea'de kupayı onlara verinde gidelim havası vardı.Maça sıfır istekle başladılar.Bu maç onlara anlaşılan bir angarya gibi gözüktü.Bazen Hazard top alıp çıkmaya çalıştı.Ama toplasan 5 dakika etmez herhalde.Bu takımın nasıl Şampiyonlar Ligi aldığı hala garip geliyor bana.

Asıl yazılması gereken tabi ki Atletico Madrid.Hızlı oyun nasıl oynanır,tempo nasıl yapılır başlıkları altında bildiğin ders verdiler.Takımda herkes top yapmaya elverişli adamlar.Kimse topla öylesine oynamıyor.Top ayağındaki kişi bu açıdan çok şanslı.Bir kere kimse durağan değil oradan oraya top almaya çalışıyorlar,çok koşuyorlar,oyunu çok iyi yayıyorlar.Sadece kanatlar top almıyor iki bekte çok hücuma çıkıyor.Geçen senede beri bu takım 12 Avrupa maçının kaybetmemesinin altında yatan önemli etmenlerden biride bence bu.Takım hücuma  nasıl birlikte çıkıp top alışverişini doğru yapıyorlarsa, savunma konusunu da aynı şekilde yapıyorlar.Hep birlikte iyi alan kapatarak  bazen rakibe bir anda 3 kişi ile prese kalkışıyorlar.Rakibi bir anda boğuyorlar.Topu kaybeden oyuncu bir bakmış ki top kendi kalesine gitmiş.

İyi bir sistem takımı Atletico.Sistemin üzerine kurulu olan adam tabi ki Falcao.Takım o kadar bağlı ki sisteme Arda'nın yaptığı asist buna en büyük örnek,Arda kendi vurmak yerine geriden onun geldiğini gördü ve onun önüne bıraktı.Falcao' a değinmişken şu istatistiği versek bence yeterli olcaktır.40 maç 37 gol.Sen insan mısın be kardeşim diye sorarlar adama.Falcao'ya bildiğin ceza sahası içinde topu verme, gol ihtimali %95 gibi bir şey.Hayır öyle bir şey ki 2.golü attığında istatistik çıktı.3 şuttan 2'si gol oldu diğeride direğe çarptı.Sistemi makinalaştıran adam Falcao.

Arda ve Emre'ye değinmemek olmaz tabi.Arda bu sistem içinde en az Falcao kadar önemi var.Bugün sağ kanatta oynadı ama sistemde serbestliği olduğu bir gerçek.Simone onun her yerde oynama kabiliyeti olduğuna inanmış durumda.Hem orta sahayla hem de iki bekle de gerçekten iyi anlaşıyor.Emre için daha zaman var diye düşünüyorum.Bu sistemin içine girmesi için çok çalışması lazım.Yaşça geç oyuncular olması onun için dezavantaj.Ama takıma ısındığında forma şansı bulacaktır.Simone'de öyle bir imaj var  formayı gerçekten hakkaniyetli biçimde dağıtıyor gibi duruyor.İnşallah Emre'de emeğinin karşılığını alır.

31 Ağustos 2012 Cuma

Avrupadaki Rakiplerimiz



Beşiktaş'ın men edilmesinin, Bursaspor'un şanssız bir şekilde Twente'ye, Trabzonspor'un ise felaket bir şekilde "Videoton'a" elenmesinin ardından Avrupa'da 2 temsilcimiz kaldı: Galatasaray ve Fenerbahçe.

Galatasaray hakkında konuşalım. Öncelikle Galatasaray'ın son Ujfalusi gelişmesinden sonra transfer rotasını Kaka'dan çevirip bir stopere döndürmesi lazım. 3 Eylül gecesi son gün UEFA'ya oyuncu bildirimi için. Bu süre zarfında bir defans bulunamazsa Galatasaray savunmada çokça sıkıntı çeker. Tabi ki burda Kaka'yı tartışmıyorum, tartışanın da futbol zekasından şüphe ederim ancak Kaka'dan daha gerekli şu anda bir defans oyuncusu. Veya bir sol bek alınıp Hakan Balta da 3. stoper olarak düşünülebilir.

Grup hakkında konuşacak olursak. "Galatasaray'ın dişine göre bir kura" yorumlarını hayretle karşılıyorum.1. torbadan gelen Manchester United'ı bir kenara bırakacak olursak, Cluj ve Braga Galatasaray'ın seviyesinin altında takımlar. Galatasaray, Manchester United ile birlikte bu grubun favorisidir.


Machester United'ı gelip burda incelemek saçma olur. En büyük eksikleri Rooney'nin partneriydi. Robin van Persie de bu eksiği bu sene kapatınca komple bir takım oldular artık. Braga ve Cluj hepimizin bildiği ancak tanımadığı takımlar. Braga 2 sezon önce UEFA'da finale çıkmasının ardından birçok oyuncusunu kaybetti. Geçen sezon Beşiktaş'a elenirken de, mücadeleci, hırslı, hızlı ama sıradan bir takım görüntüsündeydi. Eder ve Lima etkili hücum silahları. Taktik olarak Galatasaray'a benzediği için da yetenekli olan Galatasaray'ın aralarındaki maçlarda mutlak favori olduğu düşüncesindeyim. Cluj ise klasik bir Rumen takımı görüntüsünde. Bu sezon Brescia'dan aldıkları Adam Vass dışında takibimde olan futbolcu yok.

Galatasaray'ın gerekli ciddiyeti sağladığı ve defanstaki açığı kapattığı takdirde Manchester'ın ardından grubu 2. bitireceği kanaatindeyim.

Fenerbahçe ise Uefa Avrupa Ligi'nde Marsilya, Borussia Mönchengladbach ve AEL Limassol ile eşleşti. Grupta net bir favori yok. Hatta bakıldığı zaman illa bir favori söylenecekse bu da Fenerbahçe'dir.

Marsilya, Fransa Ligi'ini geçen sezonu şampiyon Montpellier'in tam 34 puan gerisinde 10. sırada tamamladı. Fransa Lig Kupası şampiyonu olarak Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazandılar ve ön elemede de Eskişehirspor'u elemişlerdi. Eskişehirspor karşısında pek göz dolduran bir performans sergilememişlerdi. Gignac, Ayew, Remy gibi iyi hücumcuları var ancak bir takım olma olgusu içinde değiller. Pek tabi ki zorlu bir rakip ancak yenmek imkansız değil.


Mönchengladbach ise geçen sezon Almanya Ligi'nde iyi bir performans sergileyip 4. olmuşlardı. Şampiyonlar Ligi play-off turunda Dinamo Kiev'e elenip geldiler buraya. Bu sezon Twente'den aldıkları Luuk de Jong hücumda çok etkili bir silah. 3 sezon önce Mallorca'dan alınan Arango da dikkat edilmesi gereken, teknik gücü yüksek, sol ayağı etkili bir oyuncu. Atletico Madrid'den Alvaro Dominguez'i aldılar. Savunmayı tamamen toparlayacak bir oyuncu. Stranzl ile iyi bir ikili olacağını düşünüyorum. Genç ve dinamik bir ekip Mönchengladbach. Yaş ortalaması 24. Dikkat edilmesi gerek. Özellikle kendi sahalarında üst düzey bir performans sergiliyorlar.

AEL Limassol hakkında da pek bir bilgi sahibi değilim. Sorunlu maçlar olacağı kesin ancak şu an için burda siyaseti irdelemeyi gerekli görmüyorum. Deplasmanda dirençli bir takımla karşılaşacağımızı tahmin ediyorum. Ancak her türlü direnç ve zorluğa rağmen içerde dışarda galibiyet alınması gerek.

Abdullah Kiğılı ve Volkan Demirel hedeflerinin UEFA şampiyonluğu olduğunu söyledi. Bu pek gerçekçi bir hedef gibi durmasa da hedefin yukarıda olması güzel bişey. Ancak bir orta saha transferi geldiği takdirde bir çeyrek final belki yarı final gelebilir, bunun yanında ilk turda elenebiliriz bu tamamen Fenerbahçe'nın kendi oyununa bağlı. Burda önemli olan Şampiyonlar Ligi'nden düşecek takımlar.

Grupta ipler Fenerbahçe'nin elinde. İyi oynadığı takdirde lider olarak bitirir grubu. Ancak kötü futbol beraberinde erken vedayı getirir.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Bir Realite:Şanssızlık

Bu maç için her şey tartışılabilir;sistem,taktik,oyuncu seçimi vs...Ama bu maçtan anlaşılan bir şey var ki bu takım için şansızlık denen bir realite var hem Avrupa hem ligin en önemli maçları için.Bu maçların bir de iç sahada böyle olması hakikaten çok ilginç.Young Boys,Paok,Spartak,Trabzon(şampiyonluk maçı),Galatasaray bu liste uzar gider.Fenerbahçe bu realiteyi malesef kıramıyor bir türlü.Sahada her şey yapılıyor,futbolcularda maç kazanma isteği,arzusu üst düzey tavan yapmış ama olmuyor.O top girmedikçe girmiyor.


Şimdi taktik,teknik işine girelim.Dün Alex'in maça başlamayacağı belliydi.Eğer maça Selçuk-Topal-Topuz üçlüsü ile başlanıyorsa maça bana göre burada var bir sorun.Sen iç sahada maça çıkıyorsun,bu kadar defansı düşünen üçlü ile çıkarsan yanlışı burada yaparsın.Bence Topuz ile Topal ortada başlayıp,ileride Crsitian düşünülmeliydi. 4-2-3-1 oynuyorsun oraya Topuz'u koyuyorsun bu irdelenmeli bence.Alex'li Alexsiz sitemi oluşturmak garip bir olay.Golün zamanı çok kötü oldu,çok erken ve kötü bir biçimde geldi.Mert'in net hatası var.Ayrıca Egemen ile Ari arasında baya bir mesafe vardı,o pozisyon bitiminde Topuz oraya gelmişti.Fenerbahçe'nin maça çıkarken,kafalarının bir köşesinde eğer gol yersek ne yaparız olayınıda düşünmeside lazım.Yanlış olmasın bunu düşünürek oynasın demiyorum,ama kafalarının bir köşesinde bu olmalıydı.Bu düşünce olmadığında ilk yarı şuursuzca ataklar yapmaya çalıştı.Golü yemek ne kadar taktiği bozduysa Krasiç'in bir anda sakatlanışı da aynı etkiyi yaptı.Fiziken hazır olmadığını gösteriyor bence bu sakatlık.

İkinci yarı olması gereken oldu rakip yavaş yavaş geri çekilmeye başladı,top Fenerbahçe'de  daha fazla kaldı,en sonunda şut çekilmeye başlandı,top kanatlara gitmeye başladı,Alex girince duran toplarda etkili olunmaya başlandı.10 kişi kalınca o zaman baskı ortaya çıktı.Ama sonuç gelmedi.


Fener'in sorunu Alex'le oynayıp,oynamamak değil.Fenerbahçe hızlı oyun oynamak istiyor,ama sen bunu Selçuk ile yapamazsın.Orta saha alın diye herkes boşuna bağırmıyor.Sen orta saha almazsan adam gibi elindekileride kullanamazsın.Dün o orta saha olsa eminim ikinci yarı rahatlıkla 2-1 sağlanardı.Alex'i kaldırıyorsun Topal-Topuz-Selçuk'a takımı yönet diyorsun zor yani olmaz.Dün Sow'a,Kuyt adam gibi pas atan bir kişi yoktu.


Rakip için bekleri ve ön oyuncuları yetenekli hızlı top oynamaya çalışıyorlar.Şampiyonlar Liginde ne yapacaklarını merak ediyorum.Hakem içinde bir iki şey söylemek lazım.Avantaj hiç kullanmadı,oyun soğutmalarına izin verdi,Ayrıca De Zeeuw daha önce atılmalıydı.

Uefa var artık önümüzde.Burada oynamak daha iyi oldu aslında.Şampiyonlar Ligi psikolojik açıdan çok önemliydi ama Uefa kupası için bana göre önemli adaylardan biri Fenerbahçe.




28 Ağustos 2012 Salı

You Will Never Walk Alone and Eat Kebap!



Nuri Şahin 1 seneliğine Liverpool'a kiralandı. Takıma kendini çabuk adapte etmişe benziyor. Bir diğer yeni transfer Fabio Borini ile kebap sofrasında. Bu arada Fabio Borini'yi Engin Altan Düzyatan'a benzettiğimi belirtmeden edemeyeceğim. Adamın genlerinde var bir Türklük belli!

Yeryüzünde milyonlarca çocuğun, gencin Liverpool'da oynama hayali kurarken Nuri Şahin'in "pişmek" için Kırmızıları seçmiş olması benim için gurur verici bir olay. Bu, Nuri'nin ne denli yetenekli olduğunu ve ileride de göğsümüzü daha da kabartacağını gösteriyor.

Liverpool taraftarıyla ünlü bir kulüp. Bu nedenle taraftar forumlarından birine (lfcreds.com) göz attım, acaba Nuri hakkında ne düşünüyorlar diye. Bir kaç izlenimimi sizlerle paylaşmak istiyorum.


- Taraftarların hemen hepsi bu transferden memnun. Hatta Suarez'den sonra yaptığımız en iyi transfer bile diyenler var. Memnun olmayanların gerekçesi ise satın alma opsiyonunun olmaması.

- Nuri'nin gelişiyle birlikte 4-3-3 düzenindeki orta 3lünün muhteşem bir şekilde tamamlandığı görüşündeler. Lucas-Nuri-Gerrard üçlüsünü bir an önce bir arada görmek istiyorlar.

- Röportajında buraya gelmesinde Xabi Alonso'nun büyük etkisi olduğunu söylemişti Nuri. Bu nedenle eski efsaneleri Xabi Alonso'ya da çokça teşekkür ediyorlar.

- Transfer ile ilgili Liverpoollu bir taraftarın yorumu:

"Wow.

Nuri Sahin plays for us.

I just.

Wow."

Taraftar görüşleri bu şekilde. Benim Nuri'ye olan güvenim tam. Umarım Liverpool'da bir sorun yaşamaz ve başarılı bir sezon geçirir.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Son Alex: Özer Hurmacı




Özer Hurmacı bu takıma geldiğinde yıldız oyuncu olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Hırslı ve dayanıklı yapısı, korkak olmayan futbolu, pas yeteneği ve futbol zekasıyla dikkat çekiyordu. "Alex giderse görevini devralacak kişi belli, hem de Türk" deniyordu.

Ancak öyle olmadı, geldiği gibi sakatlandı ve ayağında bir platin parçasıyla oynamak zorunda kaldı. Büyük takımda oynayabilecek karakteri yakalayamadan  yaşadığı sakatlığın üstüne bir de hiç deneyimli olmadığı bir mevkide, 4-4-1-1'in sağında hatta ve hatta zaman zaman solunda oynadı.

Dinamik ve sık pas yapma felsefesine sahip bir oyuncuyu çizgiye sıkıştırırsanız ondan yararlanamazsınız. Oynadığı maçlarda devre arası ve maç sonrası istatistiklerine baktığınız zaman takımda hatta maçta en çok koşan ismin Özer olduğunu görürsünüz. Ancak winger koşusunu yapmasını bilmediği için genelde bu koşu miktarı "boş koşu" olarak sağ çizgiye sıkıştı. Kanattaki bir oyuncunun orta alandaki bir oyuncuya göre görüş alanı, pas yapısı ve hareket alanı da daha dar olduğu için Ankaraspor'da gördüğümüz üstün vizyonu ve pas yeteneğini de sergileyemedi.


Hal böyle olunca çokça eleştirildi, tepki aldı, zaman zaman yuhalandı. Bir düşünsenize, sakatsınız, ayağınızda bir demir parçası var, istemediğiniz ve kendinizi gösteremediğiniz bir mevkide oynatılıyorsunuz, taraftar destek olmuyor, medya üstünüze geliyor. Bu psikolojiye sahip bir oyuncunun oynadığı her maçta hala iyi de oynasa kötü de oynasa terinin son damlasına kadar koşup mücadele etmesi bana kalırsa takdire şayan bir durum.

Yeni oluşan 4-3-3'lü sistemde ise Mehmet Topal - Selçuk Şahin ikilisinin önünde (ya da Topal, Topuz, Selçuk, Baroni dörtlüsünden oluşacak biri ikilinin önünde) denenmeliydi. O bölgedeki dinamik ve yaratıcı oyuncu boşluğunu doldurabilirdi belki de. Yaratıcılığını tartışabilirsiniz Özer'in ancak yaratıcılık etrafında oynayan oyuncularla da ilgilidir.

Sözleşmesi feshedileceğine yaşı da henüz 25 olan Özer'in hiç olmazsa yarım sezon daha bu yeni oluşan dinamik sistemde denenmesi görüşündeydim. Bana kalırsa bu olay Fenerbahçe için bir kayıptır.

Kasımpaşa ile transferi gündemde, muhtemelen gerçekleşecektir. Kendisine Kasımpaşaspor'da başarılar diliyorum.

Galatasaray 3-3 Beşiktaş

Direk penaltı konusunda girelim.Yakından uzaktan alakası yok bu konuda gıkım çıkmaz,ama ne hikmetse Beşiktaşlılar bu kadar isyan etmiyor, Fenerliler isyan ediyor sanki 3 puanı kaybeden takım gibi .Ne oluyor ya,hayırdır?Birden adalet bekçisi kesildiler başımıza,her site en çok penaltı çalınan takım kim istatistlikleri felan.Kimse Batuhan bakmıyor 4 dakika yerde yatıyor,4 saniyede ayağa kalkıp sahaya giriyor,koşmaya başlıyor.Hadi konuşsa ya o adelet bekçileri.(burada asla şike olayından bahsetmiyorum Fener için)

Neyse maça geçecek olursak,maç baştan kopacakken iki takım ve hakeminde hatalarıyla berabere bitti.Bir kere şunu söyleyeyim.Beşiktaş transfer yapmazsa verip vereceği bana göre bu.Daha ne olur;iki stoper arasındaki uyum sorunu düzelir,Almedia gitmeyi kafasından çıkarırsa o gelir oynar,Cenk böyle absürd hatalar yapmaz.Beşiktaş'ta öyle yetenekli ayak yok.Sen şimdi gidip Veli'den Selçuk'un yaptığı işi bekleyemezsin.Yapıp yapacağı iş bu.Dün maçın ikinci yarı Beşiktaş'a dönmesinin tek olayı buydu.Veli,Fernandes,Olcay,Holosko gibi adamların ileride rakibi boğması.Zaten Galatasaray'ı bitirmenin tek yolu bu.Kadrona,kalitene güveniyorsan.Basacaksın,top defansın ayağına geldiği an orada boğacaksın.Dün  bunu Beşiktaş yaparken onlara yardımcı oldu aslında Galatasaray.Melo'nun sıfır profosyenellikle tatilde yan gelip yatması ve ancak 45 dakika çıkarabilmesi buna bağlı olarakta Emre'nin Kasımpaşa maçında olduğu gibi ortaya geçmesi oldu.Doğru bir düşünce değildi bu bence.Evet Emre o mevkide oynamaya başlamış olabilir,o bölgeye ısınmayada ama bu maçı kaldıracak gelişmeye o mevki için henüz göstermiş değil.Nitekim zaten oraya Veli,Olcay,Fernandes yapınca 3. gol geldi Beşiktaş için bence dümeni ikinci yarı Beşiktaş'a çeviren hata bu oldu.




Galatasaray için bence iyi bir uyarı oldu.Takıma acilen Melo'nun ısınması lazım,kondisyonunu oldukça geliştirmesi lazım.Maç içinde gene derin topları yaptı bazen ama asıl istenilen o kora kor mücadeleyi gösteremiyor.Kendine güvenemiyor çünkü.Galatasaray'ın şu an bir tık daha yukarı çıkmasını sağlayacak iki oyuncunun acilen hem maç temposunu yükseltmesi hem de kondisyonlarını baya iyi bir şekilde geliştirmesi lazım.O oyuncularda Melo ve Hamit.Hamit'in tek yapması gereken bence bu çünkü kalitesini daha 30.saniyede attığı pasta gösterdi zaten.Amrabat'a değinmek istiyorum birazda.Ondan beklenen çizgiye inmesi ve içeri kat etmesi ama dün öyle vurdumduymaz oynadı ki adam gibi orta bile açmadı,açamadı.Takım sistemine ayak uydurması lazım.Diğer değinilecek konu yenen basit goller.Aslında bu da Melo'nun takıma katılması ile bağlı.Melo orta saha için değişilmez geçen sene ki performansı ile aynı zamanda defans içinde bir emniyet sibobu.Defans içinde konuşalım.Ujfa sezona iyi girmedi ağır kalıyor,yaşından ötürü olduğu bence belli gibi.Dany olsa belki 3.gol yenmeyebilirdi daha önce oraya gelebilirdi,topu engelleyebilirdi.

Umut'a saygılar,sevgiler diyorum.Bu kadar fit adam olamaz.O kadar fit ve öyle bir atlet ki koşu zamanı presi geçtim,iki boy üstte kafa topuna çıkıyor.Bu adam bu senenin Kuyt ile birlikte en iyisi olacak.

Dersler iyi şekilde çıkmalı bu maçta biz artık sadece ligde yarışmıyoruz,Avrupa için daha dikkatli olunmalı,daha çabuk toparlanmalı.

26 Ağustos 2012 Pazar

Galatasaray Bayan Voleybolu Üzerine

Uzun zamandır bu yazıyı yazmak istiyordum aslında.Transferin bittiğini düşünüyorum Galatasaray Kadın Voleybol Takımı adına.Öncelikle şunu belirtmek isterim;voleybolu olabildiğince takip etmeye çalışıyorum ama öyle işin taktik kısmından  ve oyuncu profilinden kim nasıldır,daha önce Avrupa'da nerede oynadı felan onlardan pek anladığım söylenemez.Tuğra ile birlikte diğer blogdayken bu yeni yönetim seçildiği zaman son paragrafta iki şey istemiştim.İlk olarak amatör branşlara gereken önemin verilmesi eskideki başarılara olan özlemin bitmesi,ikinci olarakta Gs Tv'nin şifresiz yayına geçmesi.Hemen sözü açılmışken Gs Tv'nin yeni yayın dönemine de değinelim.Sonunda adam gibi progamlara ve kaliteli yayıncılığa  adım atıldı.Her şey belli bir program dahilinde düzenli bir şekilde işlemeye başladı.Baştan savma sırf program olsun da nasıl olsun mantığı ortadan kalktı.İnşallah daha da artarak böyle devam eder.

Asıl meselemize gelecek olursak;yeni yönetim geldiğinde basketbol olarak(erkek takımı için) belli bir atılım yapılmıştı,yapılmaya devam ediliyordu.Onlar orada düzeni bozdular çok sayıda kalp kırarak ama neyse oraya girmeyelim şimdi hiç.Bayan takımı da aynı şekilde her sene şampiyonluğa oynuyor ama kaybediyor.Burada bazı talihsizlikler,çarpıcı hatalarını olduğuda gözden kaçmamalı tabi.Asıl yapılacak atılım voleybolda olmalıydı.Bu sene bu atılımı fazlasıyla gördük.Hatta o hafta sonunda Öss sınavım olmasına rağmen beni maça götürecek kadar.Bu sene şanssız bir kura yüzünden Avrupa'nın ikinci kupası kaçtı,çünkü altın set denen uygulama ev sahibilik avantajını oldukça fazla önemli kılıyor.Tomis Cosntanta maçında deplasmanda resmen ezilmiştik,ama burada hem iyi oyunumuz hem de altın sette seyirci desteğiyle turu atlamıştık.Yukarıda taktik-teknik işimden çok anlamam dedim ama Lo Bianco gibi bir oyuncuyu tanımayacak kadar değil.Bir kere Leo'nun takımda oluşu ve takımımızın kaptanı olmasından dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum ve ilk kez İtalya'nın dışına çıkıp Galatasaray seçmesi ve opsiyonlu sözleşmesinde opsiyonu iptal edip 2 yıllık yeni sözleşme imzalaması ayrı bir duygu,ayrı bir haz.Gioli onu da tanımamak mümkün değil.Nasıl Elmander takımın sevgilisi ise hırsı,mücadelesi ise Gioli'de o hesap.Taraftarın onu çok seveceği kesin.Neriman ve Uçan Kübalı Calderon'u söylemiyorum onlar bu takımı daha ileri seviyeyi taşıyacak kişiler Leo'nun o müthiş pasları ile :).Ayrıca gelecek vaad eden Selime İlyasoğlu,Özge Nur Yurtdagülen,Derya Çayırgan,Gamze Alikaya(geçen sene Leo'nun sakatlandığında kendini onun yanında ne kadar geliştirdiğini bir nebze olsun gösterdi).İnşallah bu takım Barbolini'nin elinde takım olma olgusunu iyi bir şekilde kavrayarak,iyi maçlar çıkartarak Avrupa'da turlar atlayıp,ligde iyi bir konuma gelecek ve Galatasaray'ın SPOR kulübü olduğunu herkese bir kere daha kanıtlayacaklar.

Bu arada Mehmet Cibara ve Orkun Darnel'i es geçmemek lazım.Onlar gerçekten voleybol şubesini ayağa kaldırmak için çok çaba sarf ediyorlar.Onlar emekleri karşılıksız kalmayacak ve taraftarla birlikte bu takım çok önemli yerlere gelecek.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Alex'in Kadro Dışı Kalması


Öncelikle şunu belirtmek isterim, ben hiç bir şekilde Alex düşmanı değilim. Kaldı ki olamam da. Senelerce Fenerbahçe'nin kazandığı her başarıda ve dolayısıyla her sevincimde büyük bir payı vardır Alex'in. Benim savunduğum şey hiç bir oyuncunun kulüpten daha büyük olamayacağıdır. 

Hiç bir oyuncunun, özellikle de yaşı belli bir kıvama ermiş ve eski performansından uzak kalan bir oyuncunun, 1 maç oynamadı diye sosyal medya üzerinden teknik direktörüne laf söylemeye ve onu taraftara şikayet etmeye hakkı yoktur.

Aykut Kocaman'ı sevmeyebilirsiniz, iyi hocadır, kötü hocadır. Bu görüşlerinize saygı duyabilirim. Ancak Alex'i kadro dışı bıraktığı için eleştirirseniz, hata yaparsınız. Teknik direktörün de takım üzerinde bir otoritesinin olması gerekli.

Alex bu takıma gelmiş en iyi futbolcudur. Taraftarın da kuşkusuz en çok sevdiği oyuncuydu. Ancak kendisine yakıştıramadığımız hareketlerde bulunarak kendisine duyduğumuz saygıyı zedelemiş bulunmaktadır.

24 Ağustos 2012 Cuma

Bisikletin Efsanesine Büyük Şok!


USADA'dan yapılan açıklamaya göre, kendine yöneltilen doping suçlamalarını kabul etmediğini ve ajansla artık mücadele etmeme kararı aldığını açıklayan ABD'li bisikletçinin 1 Ağustos 1998'den bu yana elde ettiği bütün başarılarla, 1999 ile 2005 yılları arasındaki 7 Fransa Bisiklet Turu şampiyonlukları silindi ve sporcu, ömür boyu pistlerden men edildi.

USADA, 1999 yılından bu yana takibe aldığı Armstrong'un performans artırıcı ilaçlar kullandığını iddia etmiş, sporcu da suçlamaların durdurulması için federal mahkemeye başvurmuş, ancak bunu engelleyememişti.

40 yaşındaki Armstrong geçen yıl bisiklet sporu kariyerine son vermişti. USADA, Armstrong'un kararının, doping kullandığına dair bir itiraf olduğunu savunmuştu.

Bisiklet sporu hakkında pek bir bilgim yok, ama benim gibi ilgilenmeyen herkese bisikletten kimi tanırsın diye sorduklarında "Lance Armstrong" cevabını almaları muhtemeldi. Çok bilinçli bir yorum yapamıyorum konuyu pek anlamadığım için ancak 10 sene önce kullanılan dopingin şimdi su yüzüne çıkıyor olması bana "tuhaf" geliyor.

Şikeci Valdes!



Evet değerli futbol severler maçtan önce yaptığım "Barcelona tek farkla kazanır" tahminimin tutması için Victor Valdes ile anlaştım. Valdes baktı maç 3-1 böyle bir gol yeme gereği duydu benim için. 

Evet o golün mantıklı olan tek açıklaması budur. Tek ayaklı bir final olur, son dakikalarda 2 farkla önde olmanın rahatlığıyla rakiple uğraşmak istersin, bunu anlarım. Ancak 180 dakikalık bir maçta böyle bir hata aklım almıyor. Tabi ki burada şunu deme hakkınız var: "Herkes hata yapar kardeşim, onlar da etten kemikten yapılmış insanlar." Ancak pozisyona bakacak olursak, top Valdes'e geliyor, uzaklaştırma şansı var uzaklaştırmıyor. Di Maria geliyor, o sırada sağ kanada pas atma şansı var, onu da yapmıyor. Eh be Valdes hiç birini yapmadın bari topu kornere doğru vur, Di Maria'ya çarptırıp autu dene, bari çalım at! Hiç bir şey yapmazsan adam da gelir topu alır, golü atar. Mübalağa yapmıyorum, mahalli liglerde bile rastlanamaz böyle bir hataya. Barnebau'da 1-0 ya da 2-1'lik bir Real Madrid galibiyetinde Valdes gece uyuyabilir mi merak ediyorum.

Maça gelecek olursak, ilk 45 dakikada öyle bir görüntü vardı ki İspanya Futbol Federasyonu başkanı soyunma odasına inip "Beyler sizin içiniz geçmiş, bu sene de yapmayıverelim Süper Kupa finalini." dese, oracıkta hemen duş alıp gidecek bütün futbolcular. Messi'nin Madrid savunmasının da yardımıyla çektiği 2 şut olmasa uyurduk muhtemelen. Çok şükür ki Ronaldo bir gol attı da herkes oynadıkları maçın El Clasico olduğunu hatırladı.

Hakemler felaketti. Bir ara efsane Collina'nın yaptığı gibi Clos'un da kartlarını soyunma odasında unuttuğunu ve bize çaktırmamaya çalıştığını düşündüm. Kart gelmedikçe Raul Albiol sertliğin, Alexis Sanchez de "tiyatroculuğun" dozajını arttırmaya başladı. Pedro'nun golünde yardımcı net ofsaytı es geçti. 

Villanova Fabregas'ı keserek, tam bir 4-3-3 modelini uygulamaya çalıştı. Ancak Jordi Alba oynamalıydı bana kalırsa. Pedro ise attığı gole kadar sahada sıfırdı. Muhtemelen David Villa alacaktır zaten ideal 11'de Pedro'nun yerini. Ancak sezon başı olduğundan mıdır, yoksa maçı oyuncuların fazla önemsememesinden midir bilmem Barcelona geçen sezon ki performansından uzaktı. 3-4 haftalık süre içerisinde Villanova Barcelona'sının nasıl işlediğini veya işlemediğini göreceğizdir.

Real Madrid de ise yine maçtan önce tahmin ettiğim gibi tandemde sıkıntı yaşandı. Pepe kesiciydi, Ramos geride kalan(cover dediğimiz). Albiol'de geride kalan özellikte bir oyuncu. Ancak Pepe'nin yerinde oynadığı için kesici gibi davranmaya çalıştı. Bu özelliklere sahip olmadığından da sık sık müdahale timinglerini ayarlayamadı ve sert fauller yaptı. Mourinho'nun en büyük hatası buydu bana kalırsa. Ramos kesici oynayıp, Albiol geride kalsaydı, daha işleyen bir ikili olabilirlerdi. Genel olarak Real Madrid ise geride kalıyordu, Benzema merkezde bekliyordu. Kapılan toplar merkeze şişiriliyordu. Benzema da sırtı dönük topu alıp 2 kanada servis  yapıp kontraatak deneniyordu. Zaman zaman da Benzema Mesut'a oynayıp, Mesut yüzü dönük şekilde ilerleyerek hızlı hücumlar deneniyordu. Mantıklı bir sistemdi ama Ronaldo ve Mesut'un gününde olmamasından olsa gerek pek işlemedi. Nefes filmini izlemişsinizdir hepiniz. Filmin başında nöbetteki askere komutanın söylediği şöyle bir söz vardı: "Sen uyursan herkes ölür." Pedro nöbetindeki Coentrao uyudu, Madrid öldü. 

2. maç için Real Madrid adına avantajlı bir skor da olsa karşınızdaki takım Barcelona olunca burdaki maçı 2-0 da kazansanız avantajınıza güvenemiyorsunuz. Barnebau'da 90 dakikası keyifli geçecek bir maç dileğiyle..